Ekim Devrimi’nin ardından Rusya’da iç savaş yılları… Çar yanlısı beyazlar ve Bolşevik kızıllar arasında bitmeyen bir savaş yaşanmaktadır. Bu savaşa sadece Ruslar değil, Bolşevikleri destekleyen enternasyonalist Macarlar da dâhildir. İşte Miklós Jancsó büyük ölçüde savaşın Macarlar ve Çarist Ruslar arasındaki bu bölümüne odaklanırken, bir yandan da tam anlamıyla evrensel bir savaş filmi sunuyor seyirciye.
Csillagosok, Katonák (Kızıl ve Beyaz) kızıllar ve beyazlar arasında yaşanan karşılıklı çatışmalarla başlar. Uçsuz bucaksız Rus ovalarında kızılların beyazları öldürmeleri ve beyazların kızılları öldürmeleri birbirlerini mütemadiyen takip eder. Yaşanan çatışmaların birinin ardından, beyazlar kızıl askerleri esir aldığında ise bir oyun oynanır. Komutanlarının emriyle beyazlar, esir kızılların gömleklerini çıkartırlar ve onlara kaçmaları için 15 dakika süre verirler, bu sürenin sonunda görüldükleri yerde öldürüleceklerdir. Çıplak vücutlu kızıl askerlerin kaçışları, insanlar ile hayvanlar arasında doğrudan bir bağ kurdurtur seyirciye burada ve kışlanın kapıları kapatılmış olduğu için 15 dakika dolduğunda hiçbir yere kaçamamış olan esirler topluca öldürüldüğünde savaşın keyfiliğini düşünürüz. Keyfiliğe dayalı, anlamsız, vahşi bir oyundur savaş ve kuralları hep güçlüler tarafından belirlenir.
Miklós Jancsó’nun bu yaklaşımı sadece bu sahne ile sınırlı değil; aksine filmin tamamına yayılmış durumda. Bu bakımdan, Csillagosok, Katonák’ta neden-sonuç ilişkisine bağlı olarak kronolojik biçimde ilerleyen bir olaylar zinciri bulunmasına rağmen, bir ana karakter mevcut değildir. Yani, alışageldiğimiz üzere bir karakterin başından geçen olayları seyretmeyiz Jancsó’nun filminde. Jancsó bize bütüncül olarak savaşı anlatmaktadır, bu nedenle hiçbir karakteri ön plana çıkarmaz ve seyircinin onunla bağ kurmasına izin vermez. Filmdeki karakterlerin isimlerini dahi bilmeyiz. Yakın çekimlerden kaçınıldığı için en azından birkaç kez kadraja girmiş olmayan karakterleri birbirlerinden ayırt etmekte zorlanırız. Zaten çoğu karakterin ekranda görüldüğü süre birkaç dakikayı aşmaz. Jancsó için kişiler önemsizdir. Hatta Rusya’daki bu iç savaş da önemsizdir. Csillagosok, Katonák herhangi bir tarihsel vakayı canlandırmak amacında değildir, filmin derdi savaşın nedenselliğiyledir. Bunun için filmde hikâye kişilerden soyutlanmış ve felsefi bir noktaya taşınmıştır.
Kızıllar ve beyazlar arasındaki bu kanlı savaşta yönetmen bir taraf tutmadığı gibi, seyircinin de bir taraf tutmasını istemez. Bu, kesinlikle bir propaganda filmi değildir. Jancsó’ya göre savaşmak beyhudedir ve film metni bize bu beyhude çaba içindeki her iki tarafın da birbirinden farksız olduğunu açıkça göstermektedir.
Csillagosok, Katonák görsel yönüyle de bu yaklaşımı destekler. Yakın plan çekimlerin neredeyse hiç kullanılmadığı filmde, sinematografi asıl gücünü çok geniş planlardan almaktadır. Kimi zaman ölçek öylesine büyür ki hareketlerini takip ettiğimiz karakterleri seçebilmek dahi zorlaşır. Böylelikle savaşın panoramik tablosunu görsel olarak seyirciye sunan Miklós Jancsó, bireysel aktörlerin savaştaki önemsizliğine de bizlere göstermiş olur. Hareketli kamera kullanımıyla mekânların 3 boyutlu olarak değerlendirilmesi ve çok uzun çekimlere yer verilmesi, bir yandan seyircinin savaş alanını kafasında daha iyi şekillendirmesini sağlarken, diğer yandan filmdeki gerçeklik duygusunu da fazlasıyla güçlendirir.
Tüm bu özellikleriyle Macar yönetmen Miklós Jancsó’nun filminin, savaş temasının işlenişi bakımından, hem senaryosu hem de görsel yönüyle şimdiye dek yapılmış en iyi işlerden biri olduğu söylenebilir.
Sosyoloji bölümü mezunu. Birkaç sinema filminin prodüksiyon aşamasında yer aldıktan sonra 2013 yılında Sinema Kafası’nı kurdu. Yazılarına Cineritüel’de devam etmekte, sinema doktorası yapmakta ve çevirmen olarak çalışmaktadır.