Gambit (2012): Coen Kardeşlerden Isıtılmış Bir Hırsızlık Hikâyesi

Gambit (2012): Coen Kardeşlerden Isıtılmış Bir Hırsızlık Hikâyesi

Share Button

Coen kardeşlerden yeni bir film beklenirken, senaristlikleriyle başka bir filme katkıda bulundular. Coen kardeşlerin yazıp yönetecekleri duyurulan “Gambit”, Michael Hoffman’ın yönetiminde izleyiciye sunuldu. İzleyiciyi bol İngiliz aksanlı bir film bekliyor.

Coen kardeşler, başarılı filmlere ve orijinal senaryolara imzalarının ardından yeniden uyarlanan bir filme neden ihtiyaç duydu bilinmez. Gambit, ilk kez 1966 yılında çekildi. Film, dönemin popüler sinemasının etkilerini taşımakla birlikte, kurgusu itibariyle de ritmindeki dinamikle izleyenlere keyifli, izlerken sıkılmayacağı vakitler sunuyor.

Coen kardeşlerin senaryoyu yeniden ele almalarıyla birlikte film günümüze uyarlandı. Başrollerde bu kez, Colin Firth, Alan Rickman ve Cameron Diaz yer almakta. Firth ve Rickman filmde başarılı bir oyunculuk sergilerken, Diaz’ın aynı şekilde başarılı olduğunu söylemek güç. Londra dolaylarında geçen hikaye de izleyici “kör göze parmak” misali çay merakları, soğuk duruşları ve burnu havada kibarlıklarıyla “İngiliz Kültürü”yle çevreleniyor. Bu aşamada göze çarpan bir detay da aksanlar. Firth’ün baskın aksanı yanında Diaz’ın konuşmaları adeta kulakları tırmalıyor. Filmin başında yer alan  Diaz’ın rodeo sahnesi ise tam bir fiyasko. Ayrıca fiziğinin dışında da gösterebileceği ekstra bir oyunculuk alanı bulunmamakta. Firth ise filmde her zamanki Firth olarak karşımızda. Başarılı oyunculuğuyla bu film içinde elinden geleni yapmış görünüyor.

Filmi izlemeye başladığınızda ilk 15 dakikası oldu bittiye getirimli gibi bir anda geçip gidiyor, bir şeylerin ters gittiği izlenimi veriliyor. İlk 15. dakikanın dikkatle izlenilmesinde fayda var, çünkü başarılı bir kurgu ve bağlayıcı bir senaryo ile izleyici dinamiği ayarlanmış. Senaryo genel itibariyle klasik anlatı yapısıyla örülmüş, sürprizlerle ilerleyen kıstaslar da sunmuyor değil. Otel içerisinde resepsiyon ile yaşanan “binbaşı” konulu muhabbetlerde dahil olmak üzere pek çok konu, bir zamanlar Levent Kırca’nın yaptığı parodileri aratmayacak kıvamda ilerliyor. Bazen hiçbir şey planladığımız gibi gitmez. Bu “şey” güzelce planlandığını sandığımız hırsızlık olsa bile. Binbaşı’nın da dediği gibi “Bütün yeteneklerine rağmen Mr. Dean’in küçük bir kusuru vardı. Her şeyi, kendi görmek istediği gibi görürdü”.

Gambit’te İngilizce konuşan Japonların konuşması altında göndermeler yer almakta -Gerçi Japonlar da İngilizlerle alay etmekte bir taraftan-. ABD ve İngilizlerin çoğunlukla filmlerinde açığa çıkan Japon kinciliği burada da gösterilmiş. Sonda bir şekilde bağlasalar da karikatürize edilmekten de geri durulmamış. Karakter ve tiplemeler pek çok filmde karşılaştığımız türden.

Klasik Hollywood anlatı sinemasının olağan izlerinin görüldüğü filmde, İngilizlerin soylu, alaycı ve soğuk duruşları üzerinde durulmuş. Hatta bu durum Puznowski tarafından Harry Dean karakterine “Gülmeyen birine göre güzel gözlerin var” şeklinde dillendiriliyor. Zenginlerin, koleksiyoner, kaba ve açgözlü olduğu, mutlaka derslerini alacağı ve kahramanların her zaman kazanacağı vurgulanmış. Diğer filmlerle karşılaştırılınca en olağan dışı filme bile “aşk” teması eklenirken, Gambit’te böyle bir kaygı bulunmamakta. Diaz’ın varlığı böyle bir düşünceye sevk etse de Mr. Dean ile flörtleşmenin ötesinde bir vasfı yok. Zaten başta da belirttiğim gibi filmde ele avuca sığan bir oyunculuğu da yok.

Gambit için başarılı bir film olduğunu söyleyemesem de keyifli, boş zaman DVD alternatifi olarak sunabilirim. Vakit kaybı değil ama izlenmediğinde de hiçbir kaybınızın olmadığı “popcorn” filmler köşenizde yerini alabilir. Ayrıca film eğlenceli bir çizgi jenerik ile kapılarını açmakta. Bir bakıma jenerik filmin özeti kıvamında hazırlanmış. Bana “Catch Me If You Can” filmini hatırlattı. Filmin dinamizmi her anına eşit bir şekilde paylaştırılmamış, serim ve çözüm aşamaları dikkatli izleyicilerin çabuk çözeceği türden. Hırsızlık hikayeleri sevenler için ideal bir film, aksiyon unsurları bulunmuyor. Çözüm bölümüyle güzel bağlayıcı bir son olmuş. Sonu izledik derken aslında izlediklerimizin bir göz yanılsaması olduğunu anlatıyor film bizlere. Şimdiden iyi seyirler.

twitter.com/demetozturk

, , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir