Çekmeceler (2015): Var Olmak ve Yok Olmak

Çekmeceler (2015): Var Olmak ve Yok Olmak

Yazar Puanı3
  • Çekmeceler, kadın-beden-cinsellik bağlantısını kendine sorun edinerek toplumsal bir problemi gündeme taşımasıyla bile akıllarda uzun süre yer edinecektir. Özellikle yönetmenin cinselliği Freudyen çağrışımların bir yön göstericisi olarak sunması, Çekmeceler'in bu konuya geniş bir düşünme zamanı ayırdığının da apaçık kanıtı. Meselenin Freudyen yönü kadar, toplumsal bakışın tiranizmi yönüyle de ekrana yansıtılmasıyla başarılıdır.
Share Button

Konuk Yazar: Burç Karabulut

Çekmeceler, kadın-beden-cinsellik bağlantısını kendine sorun edinerek toplumsal bir problemi gündeme taşımasıyla bile akıllarda uzun süre yer edinecektir. Özellikle yönetmenin cinselliği Freudyen çağrışımların bir yön göstericisi olarak sunması, Çekmeceler’in bu konuya geniş bir düşünme zamanı ayırdığının da apaçık kanıtı. Meselenin Freudyen yönü kadar, toplumsal bakışın tiranizminin ekrana yansıtılması da başarılıdır.

Film üç kısımda inceleniyor; kilit, anahtar ve çekmece olarak üç epizotlu bir anlatım tercih edilmiş. Filmde zamanın üçe ayrılması beraberinde şu soruyu akla getiriyor: Yapılan bu toplumsal röntgen süreci (bakış harici kullanıyorum) bir kadını mı yoksa kanun koyucuyu mu hedef alıyor? Benim bu soruya cevabım maalesef yine kadının hedef alındığı olacaktır. Bu konuyu içe dönük bir taşra filmi olan Mutluluk’la birlikte incelemeyi daha uygun buluyorum.

Çekmeceler, Deniz’in ne idüğü belirsiz bir durum sebebiyle hastaneye kaldırılmasıyla başlayan olayların önce örtülmesi, aynı anda bir geri dönüşle seyirciyi hâkim yerine koyarak Deniz’in çocukluğundan kadınlığa geçmesiyle kazandığı cinsel dürtülerini kullanıp toplumdan soyutlanmasını anlatıyor. Benzer bir çabayı Mutluluk filminde de görmüştük. O filmde köylü bir kızın zina yapması (toplumsal kanunları çiğnemesi) sonucu alenen ortadan kaldırılmasına ve bu lekenin temizlenmesi için köyün kanunları ile kızın öldürülmesine karar verilmişti. Film boyunca kadın karakteri bir suçlu ya da bir masum olarak izlemiştik. Köylü kadınlar da bu sürece “intihar et de kurtulalım” sözleriyle destek vererek kasabanın toplumsal duruşunu kadınlar vasıtasıyla yansımıştı. Babanın (kanun koyucu) gücünü de net bir şekilde görmüştük: Baba isterse suçlayabilir, hâkim olur, polis olur; güç ondadır. Bu suç, yeri geldiğinde masumiyet bile olabilir. Suçu masum olmak olsa bile cezası yine ölüm olabilir.

Yönetmen Caner Alper, Çekmeceler filminde ise şehirli bir kadının cinselliğinin üstüne giderek kadını ve cinselliği anlamaya çalışıyor. Film genelinde eksik olan ama bir iki yerinde çok anlamlı bulduğum Medusa motifi de filmin düşünsel evrimini geliştirip güçlü bir tartışmaya zemin hazırlıyor. “Medusa” kadının cinselliği üzerine eklemlenen toplumsal bir bakışın tiranizmine teslimiyeti anlatıyor. Peki, toplumsal bakış nerede konumlanıyor? Babanın hükmünü yerine getirip yaşamaya devam etmek (babanın bir güç olarak sorgusuz kabul edilmesi) ya da babanın kadını dışladığı alanlarda hayata tutunma çabasıyla yola devam etmek (gereğinde Medusa olacak kadar ileri gitmek) olarak sunuluyor. Deniz’in son sahnelerden birinde babasını takside görmesi ve ona doğru koşması, ondan icazet alamayıp kendini kesme sahnesi toplumsal soyutlanmayı en iyi anlatan sahneydi denebilir. Suçu belli olan Deniz’in cezası ölüm olmalıdır. Medusa, yani toplumsal bakışın tiranları öldürülebilir mi? Medusa öldürmekle bitmeyecek bir sorunun gün yüzüne yansıması şeklinde yorumlanmalıdır.

Medusa’nın Varlığı Baba’nın Adı İçin Ne İfade Eder?

Konuyu biraz mitolojik bölgeye taşıyıp “Baba”nın adının geçtiği ve mümkün kıldığı söylenceler evrenine dalmak mantıklı olabilir. Mitolojide Medusa’nın çok güzel bir kadın olduğu, tanrıların bile aklını başından aldığı, sırf bu sebeple öldürüldüğü bilinir. Medusa’nın cezalandırılma ve sonradan öldürülme sebebi, sahip olduğu o doğuştan güzelliği ve bakışlarıdır. Cezası ona bakan erkeklerin önce Medusa’nın çirkinliğinden nefret etmesi ve ardından Medusa tarafından taşa çevrilmesidir. Medusa’nın buradaki konumu, toplumsal bakışın tiranizmi tarafından bir histeriyi ifade etmesidir. Bu histeri aynı zamanda arzunun tekinsiz öznesi olmasından ileri gelir. Medusa, eğer arzuyu bir şekilde tetikliyorsa, bu arzu sürecinden soyutlanması gerekecektir. Aynı zamanda toplumsal soyutlanmayı da tetikleyecektir.

Mutluluk filminde Meryem, baba tarafından sahip olunmasıyla ölüme terk edilmiş, arzunun o tekinsiz öznesi olmayı hak etmesiyle artık istenmez, dışlanabilir, soyutlanabilir bir toplumsal konuma gelmiştir. Deniz de sahip olunmasıyla arzunun o tekinsiz öznesi olmayı hak etmiştir. Meryem öldürülerek arzunun tekinsiz öznesi olarak kalacak; “Baba”nın adını ihlal ettiği için öldürülecektir. Deniz için “Baba”nın adı bir varoluş dersek hata yapmış olmayız sanırım. Deniz’in cinsel özgürlüğü ile bağ kurduğu ve onu yaşamayı seçtiği an bir Medusa’ya dönüştüğünü görüyoruz. Film boyunca Deniz, babasından habersiz birçok cinsel ilişkiye girer. Bunlar için babasından af dilemediği gibi (dilemesi de gerekmezken) bir nevi günah işlemişçesine babasına karşı bu ölümcül günahını savunur. Bu durumu ihlal etmek ona Medusa özelliğini ya da lanetini kazandırır. Filmde belli bir süre sonra Deniz’in takıldığı arkadaş grubunu hadım ettirme ya da topluma kazandırma görevini işler. Sanki Deniz’in bu günahı yalnız başına işlediği, toplumsal bakışın tiranizminin bir suçu olmadığı histerisini yaşarız. Cinsel özgürlüğünü yaşadığı için Medusalaşan Deniz, bilinçli bir şekilde çirkinleştirilir.

Mutluluk filminde Meryem, “Baba”nın adına karşı çıkmaya cesareti olmadığı için lanetli bir Medusa gibiydi. Hem kuralları çiğnemiş, hem de birlikte olduğu erkeği (kanun koyucuyu) lanetlemişti. Toplumda sessizliğe layık görülmüştü. Deniz ise bu durumu daha abartılı yaşar. Babasının taksiden indiği sahnede, babası (kanun koyucu) onu duymuyor gibidir. Daha önce lanetli olduğuna kanaat getirilmiş Deniz, bir sonraki sahnede kendini makaslarken bulunur. Bu durum, babası tarafından artık istenmemesi sebebiyle kendi varoluşunu lanetlemesi ve bir Medusa sürecini tamamlaması olarak görülebilir.

Baba, sözünü geçiremediği alana hükmedemez. Medusa, babanın sözünün geçmediği yerdedir. Meryem de, Deniz de babayı yenemez ama Deniz, babaya kendi varlığını önemsizleştirecek bir şekilde yumruk atar. O yumruk o kadar serttir ki; kendisinin de yok oluşuna zemin hazırlar. Medusa’nın ortaya çıkışı, babanın dışlanmasıdır. Toplumsal bakışın tiranizmini de yok saymaktır. Babadan ayrılış aynı zamanda yok oluşudur Deniz’in.

twitter.com/Burckarabulut

, , , , , , , , , , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir