Savaşın içerdiği kaostan beslenen, büyüdükçe yayılan ve tüm bedeni ele geçiren bir ur misali bürokrasi, her kurumda olduğu gibi silahlı kuvvetler için de oldukça yıkıcı bir sistemdir. Genel kuralların kişiselleştiği, emir komuta zincirinin de bu kişiselleşmeyle paralel dönüşüme uğradığı yapı, Weber’in modern bürokrasisinde tanımladığı gibi “görevlerin birer fonksiyon olma” işlevini çoktan yitirmiştir. Kişilerin yönetim yerlerini doldurmaları ve yetkilerin çerçevelerinin çizilmesi özellikle savaş gibi olağanüstü durumlarda soyut bir anlayışta yer bulur ve istismara açık hale gelir. Joseph Heller’in anti-militarist kült romanı Catch-22’den aynı adla uyarlanan Mike Nichols’ün filmi Madde-22, savaşın anlamsızlığına vurgu yaparken arka fonda bürokrasinin yapıyı nasıl sinsice ele geçirdiğini ve kişisel çıkarlara alet edildiğini yer yer gerçeküstü ve absürt bir tonda ekrana taşıyor.
II. Dünya Savaşı’nda İtalya yakınlarındaki hayali bir ada olan Pianosa’da geçen Madde 22, savaşı yöneten zihniyeti, savaşın bireysel ve kolektif anlayış biçimini topa tutar. Olayları gözünden izlediğimiz ve izleyicinin vicdanına dönüşen anti-kahraman Yossarian, ABD Hava Kuvvetleri’nde bombacı bir pilottur. Hava filosu havacılara bazı belirli görevleri tamamladıktan sonra evlerine dönebilecekleri sözünü vermiştir. Ancak görev sayılarının sürekli artmaya devam etmesiyle pilotların oradan ayrılmaları imkansız hale gelmiştir. Bu sırada her iki taraftan da kayıplar devam etmektedir. Savaşın bu bürokratik saçmalığı basit bir yönetmelikle cisimleştirilmiştir: Madde 22.(1) Bu maddeye göre artan uçuş süresine itiraz eden bir subayın itirazının kabulü için tek şart akıl sağlığının yerinde olmamasıdır. Ancak bu itirazı yapabildiğine göre bu muafiyetten faydalanamaz. Maddeye göre bu durumu algılaması aklı başında olduğunun bir ispatıdır.
Savaşın sadece düşman kavramından ibaret olmadığını, kişisel travmalar ve trajediler de barındırdığını söyleyebiliriz. Kazanılan zaferin ne olduğu ya da ne için savaşıldığının çoğu kez bilinmemesini de eklediğimizde Catch-22’nin savaşın saçmalığına yaptığı vurgu hem güncelliğini koruyor hem de film içinde değer kazanıyor. Öyle ki bu kısırdöngünün tüm sistemi beslediğini söylemek mümkün. Filmin içerisinde bu döngünün keskin bir ironi ve yer yer sürreal bir yapıya bürünmesi kendine has bir dinamiği olan karakterler yaratmasına, bu da her ne kadar zemin komedi olsa da temelini güçlendirip etkili bir çıkarım yapılmasına sebep oluyor.
Madde-22’de savaştan sağ kurtulmaktan başka derdi olmayan, diğer taraftan 60’ların savaş karşıtı ruhunu da taşıyan anti-kahraman Yossarian’ın deliliğe öykünmesi, tezat oluşturacak bir şekilde çevresinin sistem tarafından delirtildiğinin ayırdına varmasıyla sonuçlanır. Bu sebeple Yossarian’ın kaçmak istediği sadece savaş değildir; savaşın tüm artıklarını da geride bırakmak için kendini açık denizlere atar.
(1) Joseph Heller, Catch-22 ile İngiliz diline içinden çıkılması mantıksal açıdan imkansız olan durumu saptayan bir kelime kazandırmıştır. Romanın popüler kültüre etkisi bununla kalmamış ayrıca Amerika’da Vietnam Savaşı’nın yarattığı infial sonrası savaş karşıtı gösterilerde gençlerin üzerinde “I’m Yossarian” yazan rozetler görülmüştür.
İşletme ve Finans lisans mezunu, Sosyoloji öğrencisi. Kendi blogu ve DVD+ dergisi forumundan sonra sinema yazılarını yayınlamaya Sinemaximum sitesi ile başladı. Daha sonra yaklaşık 2 yıl Türkiye’nin ilk online sinema dergisi Sinemalife’da Düş Perdesi ve Ev Sineması bölümlerini yürüttü. Kanal D Home Video DVD dergisinde yazdı. Temmuz 2013’de Cineritüel ekibine katıldı. Philip Morris Ezd kanalında Planlama ve Analiz bölümünde çalışmaktadır.