Brute Force (1947) – Jules Dassin

Brute Force (1947) – Jules Dassin

Share Button

Eğer güç merkezli bir yaklaşım ile idare sağlanabilseydi, kaba somut uygulamalar ile insanlar kontrol altına alınabilirdi. Oysaki bu düşünce tarzı, karşınızdaki kişiye kaba kuvveti durduracak yeni fikirler üretmesine sebep olacaktır. Gücün ilk akla gelecek yöntemi olan şiddet, uzun vadede sonuç getirecek bir eylem değildir. İnsanlar şiddete bir süre dayanacak daha sonra da direnmeye başlayacaklardır. Burada sormamız gereken soru basittir: Gücü elde eden kişiler gerekli şartları sağlandığında, elde ettikleri gücü adil kullanabilecekler midir? Adalet, güç ve onun getirdiği iktidar hırsının önüne geçebilir mi? Tarih boyunca bu tür davranışlara sahip olan insanların, maalesef ki, iktidardan vazgeçemediklerini ve kendi kuyruğunu yiyen yılan misali sonlarını hazırladığını biliyoruz. Çünkü güç, hep daha fazlasını isteyen bir olgudur ve insanoğlunun doyumsuzluğu ile birleştiğinde çoğu kez durdurulamaz hale gelmektedir.

Jules Dassin’in kara filmi Brute Force (Kaba Güç, 1947) bir hapishaneyi arka fona alarak iktidar savaşlarını anlatır. Kaba Güç, hırslı bir idareci olan Yüzbaşı Munsey’in, otoritesi zayıf ve etkisiz bir müdür olan A. J. Barnes’ı yerinden ederek cezaevinde müdür olma uğruna oynadığı oyunların nasıl kendine geri döndüğünü gösterir. Ancak bu kanlı oyunda birden çok kurban olacaktır ve Jules Dassin kazananın olup olmadığı sorusu ile izleyiciyi baş başa bırakacaktır.

Ülke Prototipi: Cezaevi

Munsey’in korku, şiddet ve mahkûmlar arasında ispiyonu kullanarak hapishaneyi yönetme şekli, dönemin senatörü McCarthy’nin ülkede başlattığı komünist avını akıllara getirir. O dönem birçok filmde ülkenin alegorisi olarak sunulan cezaevi gibi kapalı ortamlar, dışarıda yaşanan cadı avının küçük birer örnekleridir. Dassin’in filmi de kişisel çıkarlar uğruna şiddetin nasıl körüklendiği ve insanların kullanıldığının altını çizer. Filmin sonunda cezaevi doktorunun söylediği “Firar birçok kez denenir, çoğunda da başarılı olunmaz. Yine de denemeye devam edilir. Ancak kimse gerçekten kaçamaz” sözü önemlidir. Büyük resmi tanımlayan bu söz, film noir kalıplarına uyan kaotik yapıyı ve sıkışmışlığı vurgulayan güçlü bir söylemdir.

Brute Force’un bir diğer alegorisi ise mahkûmların duvarlarına astıkları resimde görülür. Dassin, duvardaki kadın resminin sıradan olmadığını vurgular. Her bakan kişi için resim dönüşür, farklı suretlere ve anlamlara bürünür. Duvardaki kadın aynıdır ama hatırlattıkları farklıdır. Mahkûmlar resme bakıp geçmişi anımsarlar, gelecek için ise umutlanırlar. Hapishanede umuda her zaman ihtiyaç vardır. Hücrede Munsey’in zulmünden bıkmış mahkûm Joe Collins’in, nereden bakılırsa çuvallayacağı belli firar planına dâhil olan diğer mahkûmların amaçları ise, duvarda gördükleri resmin yarım kalmış yaşanmışlıklarını tamamlamaktır. Bu arada film, Collins ve arkadaşlarının flashbackler ile hapse düşme nedenlerini gösterir. Kader mahkûmu diye adlandırabileceğimiz bu kişilerin cezaevinin genelini temsil ediyor imajı sorunludur; ancak filmin sonunda görüleceği gibi şiddet eylemleri iki taraf için de yakıcı olacaktır.

Liderleri “lider” yapan güçtür, ancak bu güç sadece bir vizyon olduğu zaman değerlidir. Diğer türlü kaba bir güç eninde sonunda onların da sonu olur. Brute Force, Munsey özelinde diktatörlere özgü yönetim tarzının nasıl güç sarhoşluğuna sebep olduğunun altını çizer. Diğer taraftan cezaevinden kaçış planı yapan Collins özelinde ise gerçekleşmesi mümkün olmayan hayaller vaat eden liderin peşinden gitmenin yersizliğini de belirtir. Kimse gerçekten çıkış yolunu bulamaz.

, , , , , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir