- Antz seyirciye bazı sosyolojik ve felsefi sorular sordurmak üzere, toplumsal iş bölümü, bireylik, ütopya ve özgürlük gibi konseptleri akla getiriyor. Bireylerin aleyhine çalışan yozlaşmış sosyal yapıya çözüm olarak ise isyan ve kolektif hareket sunuluyor filmde. Bu yolda Z isyan edip prensesle birlikte koloniden ayrılır ve işte o zaman bu iki karıncanın ilk kez sistemin dışına çıkabildiklerini görürüz. Öyle ki Z, prensese “Dışarıda bana emredemezsin.” diyebilecek kadar özgürdür artık; çünkü aralarında eskiden var olan eşitsizlik Böcektopya’ya gelindiğinde yok olmuştur. Aslında Böcektopya doğadır ve bu iki karıncayı önceleri eşitsiz konuma getiren, karınca kolonisinin adaletsiz sosyal yapısı olduğu için doğada her ikisi için de özgürlük vardır.
Genelde animasyonlar çocuklar için yapılsa da, Antz daha çok yetişkinlere yönelik bir film. Filmin alt metinlerinde bırakın bir çocuğu, çoğu yetişkinin bile göremeyeceği birçok nokta gizli. Antz genel olarak bir işçi karıncanın, prensesi tavlamak için atıldığı maceralar sonunda kahraman olup kolonisinin tarihini değiştirmesini konu alıyor ama arka plandaki toplum-birey çatışmasını, ‘yetişkinlere yönelik’ çoğu filmden daha sağlam işlediğini söylemek gerek.
Antz’ın giriş sekansı ana karakter Karınca Z’nin derdini bize o kadar iyi anlatıyor ki filmin daha 3. dakikasında, “Ne anlatıyor bu film?” demeden hikâyeye kafadan dalıyoruz. Aslında bir rönesans karıncası olan Z, 5 milyonluk bir ailenin ortanca çocuğu. Kendini önemsiz hissettiği için psikologa gelmiş olsa da, aslında onun sorunu toplumsal baskıyı üzerinde aşırı şiddetli hissetmesidir. İçinde bulunduğu toplum George Orwell’ın 1984’ünde gördüğümüz toplumun karınca versiyonu aslında. Öyle totaliter bir yapı var ki karınca kolonisinde, dans bile kurallara göre ediliyor. İşte bu sistem içinde Z’nin yeri ise hayatı çalışmaktan ibaret olan işçi sınıfının ortası ama esasen Z işçi olmak için yaratılmamış. O, diğerlerinin aksine sistemi olduğu gibi kabul etmeyen bir karınca. Toplumun ona biçtiği rolü içten içe reddediyor çünkü sosyal yapının ona verdiği görevler Z’nin bireysel özgürlüğünü fazlasıyla kısıtlıyor. Hatta bu yapı içinde bu sevimli karıncanın özgür olduğuna dair en ufak bir şey bile göremiyoruz. İşte karınca kolonisinde hayat böyle devam ederken, bir yandan Z bireysel özgürlüğünün peşinde Böcektopya’yı arar, diğer yandan ise sistemin oyun kurucuları bireysellik tehlikesini ortadan kaldırabilmek için “Bir karınca önemli değildir, önemli olan bütün kolonidir” taktiğiyle hareket ederek totaliter rejimin devamlılığını sağlamaya çalışırlar.
Bu noktada Antz seyirciye bazı sosyolojik ve felsefi sorular sordurmak üzere, toplumsal iş bölümü, bireylik, ütopya ve özgürlük gibi konseptleri akla getiriyor. Bireylerin aleyhine çalışan yozlaşmış sosyal yapıya çözüm olarak ise isyan ve kolektif hareket sunuluyor filmde. Bu yolda Z isyan edip prensesle birlikte koloniden ayrılır ve işte o zaman bu iki karıncanın ilk kez sistemin dışına çıkabildiklerini görürüz. Öyle ki Z, prensese “Dışarıda bana emredemezsin.” diyebilecek kadar özgürdür artık; çünkü aralarında eskiden var olan eşitsizlik Böcektopya’ya gelindiğinde yok olmuştur. Aslında Böcektopya doğadır ve bu iki karıncayı önceleri eşitsiz konuma getiren, karınca kolonisinin adaletsiz sosyal yapısı olduğu için doğada her ikisi için de özgürlük vardır.
Her şeye rağmen çözüm toplumun yok edilmesi değil. Çözüm toplumsal yapının değişmesi ve bu değişim filmin sonunda Steinbeck’in Gazap Üzümleri’ne ince bir selam duracak biçimde kolektif hareketle başarılıyor. Bazı şeyleri sorgulayarak bilinçlenen ve aydınlanan karıncalar hep birlikte hareket ederek kolonilerini kurtarmayı başarıyorlar ve Antz’ın ana fikrini yönetmenler Eric Darnell ve Tim Johnson, savaş alanında ölen asker karınca Barbatus’un ağzından duyuruyor bize: “Benim hatama düşme evlat. Hayatın boyunca emirlere uyma. Kendi adına karar ver.”
Özetle Antz, Antik Yunan, Roma ve Ortaçağ Avrupası’nda yaygın olan bireyi toplumun küçük bir parçasından ibaret gören düşüncenin yerine, bireyi önce birey sonra toplumun parçası olarak gören modern düşünceyi benimsemiş bir film. Bunu yaparken de karınca kolonisini metafor olarak kullanmak hem anlatımı derinleştiriyor hem de izlenebilirliği arttırıyor. Haliyle böylesi bir filme çocuk filmi demek biraz haksızlık olur.
Sosyoloji bölümü mezunu. Birkaç sinema filminin prodüksiyon aşamasında yer aldıktan sonra 2013 yılında Sinema Kafası’nı kurdu. Yazılarına Cineritüel’de devam etmekte, sinema doktorası yapmakta ve çevirmen olarak çalışmaktadır.