“Gerçeklik, gerçekliği yeniden üretmeyi değil, şeylerin gerçekten nasıl öyle oluştuğunu göstermeyi kapsar.”
Bertolt Brecht
Tam da böyle diyordu gerçekçi kuramcılar. Meselenin montaj değil uzun planlar olduğunu vurgulayarak, gerçekliğin yeniden düzenlenmesi yerine daha derinlemesine izleyiciye sunulmasından, altındaki farklı anlamların ortaya çıkarılmasından bahsediyorlardı. Biçimci kuramcılara göre ise yönetmen montajla gerçekliği yeniden düzenlerken; onun içinden seçip çıkardıkları da öznel bir nitelik taşıyordu.
Gerçekçi bir kuramcı olan Andre Bazin, gerçekliği kurmacaya dönüştüren montaja karşı çıkmıştır. Çünkü montaj, biçimcilerin savunduğu üzere yönetmenin tercihlerinden oluşur. Oysa sinema, yönetmenin tercihlerine bırakılamayacak kadar izleyiciye ait bir sanattır. Bazin ve diğer gerçekçiler için uzun planların ve alan derinliğinin etkisi büyüktür. Doğanın işleyişinin, hayatın akışının, durmaksızın geçip giden zamanın izleyene en hissedilir şekilde verilmesinde bu iki unsur önemli bir yere sahiptir. Yumurtadan çıkmakta olan bir kuşu tek planda vermek, akışı en gerçek biçimde ortaya koymak demektir. Çünkü kamera gözdür, izleyendir, takip edendir. Atlama ve kesme yaparak, görüntüyü yavaşlatıp hızlandırarak kameranın ona ‘tanık’ olması mümkün değildir. Bu şekilde bir tanıklık, gerçeklikten yoksun ve yapaydır.
Ya da kalabalık bir düğün sahnesinde alan derinliği yaratmak, izleyiciye seçim yapma şansı vermekle birlikte gerçekle yakın ilişki kurmasını da sağlar. İsteyen öndeki gelin ve damada, istemeyen arkada oynayan çocuklara ya da dans eden çiftlere odaklanır. Böylece yönetmen tek bir anlamı izleyiciye dayatmaz ve onu özgür bırakmış olur. Yönetmen, sadece sinemanın araçlarını kullanarak izleyiciye bir kapı aralar. Bu özgür alan da Andre Bazin’in savunduğu gibi sinema perdesini, “dünyaya açılan bir pencere” yapar.
Gerçeğe mi Yoksa Görüntülere mi İnanmak
Andre Bazin, doğallaştırıcı sinema tekniklerini överken; gerçekçi olmayan kaba görüntüleri ve üst üste bindirme yöntemini gülünç bulur. Bunu da sinemanın erken dönemlerinden örnekler vererek açıklar. Victor Shklovsky‘un 1920’de çektiği Phantom Chariot filminde üste üste bindirme yöntemi doğaüstü yaratıkların varlığını göstermek için kullanılmıştır. Bazin’e göre ise sinemanın tarihi ve teknolojileri erken dönemlere göre bir hayli olgunlaşmıştır ve bu ilkel yöntemleri kullanmak, sinemayı geriye götürmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Andre Bazin, izlediği filmleri tek tek yorumlayıp analiz eden, sinemayı sınırları belli bir alan haline getiren bir kuramcı ve eleştirmendir. Onun sinema kuramında, sinema ve gerçeklik sürekli birbirine yaklaşan ama bir türlü temas edemeyen iki hat gibidir. Sergei Eisenstein’ın kuramında gerçeklik nesnel olarak bulunan ve inşa edilen bir şeyken Bazin, gerçekliğin inşasına karşı çıkar ve zaten var olduğunu, kameranın da bunu dönüştürmeden, çarpıtmadan aktarması gerektiğini savunur. Bu noktada da Bazin’in, sinemacıları “gerçeğe inananlar” ve “görüntüye inananlar” olarak ikiye ayırması bir anlam kazanır.
Görüntüye inanlar da kendi içinde iki grup oluştururlar: plastikçiler ve montajcılar. Plastikçiler, görsel çarpıtmaların, gerçeküstü dekorların, abartılı oyunculuğun, ışık ve makyajın yoğun savunucu olan Alman Dışavurumcularıdır. Montajcılar ise Sovyet yönetmenlerin ağırlıkta olduğu ve anlatımın montajla yaratılacağına inanan D.W.Griffith, Sergei Eisenstein, Vsevolod Pudovkin gibi yönetmenlerdir.
Bazin, Dışavurumcularla çatışır çünkü onlar filmlerini alan derinliğinin yaratılamayacağı stüdyolarda çekerler, gerçeği çarpıtırlar, sinema perdesini olmayan bir dünyaya açarlar. Montajcılarla da çatışır çünkü onlar da montajla gerçekliğe müdahale ederek seyircinin özgür alanını kısıtlarlar. O halde sinemanın formülü nedir?
Andre Bazin, sinemanın formülünün ne olduğunu yanıtlarken Yeni Gerçekçi İtalyan Sineması’ndan yola çıkar. Bazin’e göre Yeni Gerçekçiliğin varlıkbilimsel (ontolojik) bir konumu vardır. Yeni Gerçekçi filmlerde hiçbir hareket, olay, nesne yönetmenin öznel düşüncelerini açığa çıkarmaz. Malzeme olarak kendine sokağı, sokağın dertlerini seçen, profesyonel olmayan oyuncuları yeğleyen Yeni Gerçekçi Sinema, saf sinema olmayı başarır. Örneğin Vittorio De Sica’nın Ladri Di Biciclette (Bisiklet Hırsızları, 1948) filmi, Bazin’in savunduğu saf gerçekliği içeren bir filmdir. Filmdeki plan sekanslarla bir işçinin çaldırdığı bisikletini arayışına tanık oluruz. Tanık oluruz diyorum çünkü film var olan gerçeği, algımıza müdahale etmeksizin, bizi İtalya sokaklarında gezdirerek yaşatır.
Yeni Gerçekçi sinemanın bir başka özelliği de kurgunun zorunlu kıldığı efektleri kullanmamasıdır. Bazin’e göre Yeni Gerçekçilik, Dışavurumcu ve sessiz bir filmin planları arasındaki simgesel ilişkileri ayıklayarak bir anlamda kurguyu da gerçeğe yaklaştırır. Sessiz filmlerin kurgusunda yapaylıklar ve yönetmen müdahaleleri vardır çünkü yönetmen, aklından geçenleri, hissettiklerini bir şekilde seyirciye geçirmek zorundadır, bunu da ancak kurgu yoluyla yapacaktır. Oysa yazının ikinci bölümünde değineceğimiz üzere, Bazin sessiz filmdeki yapaylıkları vurgularken, Charlie Chaplin’i mitsel bir figür olarak tanımlamaktan da geri durmaz.
Yazının ilk bölümünü sonlandırırken, sinemanın ne olduğuna ve ne olmaması gerektiğine dair birtakım soruları da sıralamak gerekir: Bazin’in savunduğu şekliyle hala doğum halinde olan sinema, fotoğraf ve tiyatro ile hangi noktalarda ayrılır? Estetiğin hammaddesini oluşturan türler ve akımlar nelerdir? Daha da önemlisi, ses unsuru sinemayı gerçekliğe ne ölçüde yaklaştırmıştır?
Kaynakça
1) www.kameraarkasi.org
2) (2013). Sinema Kuramları 2 Beyaz Perdeyi Aydınlatan Kuramlar, İstanbul: Su Yayınevi.
3) Andrew, J., Dudley., (2010). Büyük Sinema Kuramları, İstanbul: Doruk Yayımcılık.
1994 yılında İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Bölümü’nde lisansını tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yeni medya ve çocuk alanında yüksek lisansına devam etti. Fil’m Hafızası, Sinema Terspektif, Berfin Bahar, Hayal Perdesi gibi farklı basılı ve online mecralarda sinema üzerine yazıları yayınlandı. art-his.com’da sanat üzerine üretim yaparken, Mayıs 2019’dan bu yana Arter’in Öğrenme Programı’nı oluşturan ekiple birlikte çalışıyor.