Albüm (2016): Kara Mizah Eşliğinde Resmi Tarih Eleştirisi

Albüm (2016): Kara Mizah Eşliğinde Resmi Tarih Eleştirisi

Yazar Puanı3
  • Gilles Deleuze, mizahı toplumsal sözleşmeye, ironiyi yasa düzlemini aşan üst söyleme gönderme yapan iki kavram olarak tanımladığında mizahın toplumsal kabullere dayanan yapısının altını çiziyordu. Gündelik hayat makbul vatandaşların egemenlik alanları üzerinde kurdukları sözleşmeler olmadan kurulamaz. Bu nedenle yurttaşlık miti bir büyük sözleşmeyi gerektirir ki bireylerin sıradan ilişkilerindeki küçük sözleşmeleri dizayn edebilsin.
Share Button

Cannes’da Yılın En Yenilikçi Yönetmeni, Adana’da En İyi Senaryo ve En İyi Yönetmen ödüllerini alan Mehmet Can Mertoğlu’nun ilk filmi Albüm, anlatısını kara mizah üzerinden oluşturuyor. Filmde, çocuk sahibi olamadıkları için evlat edinmek isteyen Cüneyt (Murat Kılıç) ve Bahar (Şebnem Bozoklu) çifti üzerinden orta sınıf aile ilişkilerinin doğurduğu toplumsal algı kodları tartışılıyor.

Peki kara mizah nasıl bir anlatı aracına dönüşür? Örneklerini Kuzey Avrupa filmlerinde gördüğümüz (Bent Hamer filmleri gibi) gündelik hayatın sıradan sunumu içine yedirilen üslup, komedinin bir üst söylemle oluşan şok etkisini sıradanlığın sıkıcılığıyla oluşturduğu bir alt söylem biçimine indirgeyerek anlatısını oluşturur. Albert Camus, sıradanlıktan çıkan mizah söyleminin gücünün olağan dışının şok etkisinden daha etkin olduğunu belirtir. Sıradan olanın gerçeklikle kurduğu ilişki daha esnek bir çerçeveden hareket eder.

Albüm filminin kara mizahi nasıl kurulur? Cüneyt’in öğretmen olmasından kaynaklanan gündelik öğrenci-öğretmen etkileşiminden tutun da evlat edinme süreçlerinde resmi kurum çalışanlarının sosyal ilişkilerine varana kadar veya Cüneyt-Bahar çiftinin oluşturmaya çalıştığı çekirdek aile kültünün suni bağlarında yönetmen hep aynı çerçeveyi kullanır: Sabit çekim, az diyalog ve birbirine paralel konuşmalar. Film boyunca bu sabit çekimlerin yaşanılan durumların gerçekçiliğine gönderme yaparken, birbirine değmeyen konuşmalar sıkıcı gündelik hayatın suniliğine gönderme yapar. Alt metinde ise çocuğun cinsiyetine, Suriyeliye veya Kürde benzerliğine yapılan vurgu, iddaa bayilerine dönen öğretmenler odası, duvarların mekâna kattığı soğukluk yetmezmiş gibi heykellerle pekiştirilmeye çalışılan soğuk tarih anlayışının egemen olduğu okul gibi imge sunumları aracılığıyla mizahın egemen söylemi aşan alt söylemi işlerlik kazanır.

Gilles Deleuze, mizahı toplumsal sözleşmeye, ironiyi yasa düzlemini aşan üst söyleme gönderme yapan iki kavram olarak tanımladığında mizahın toplumsal kabullere dayanan yapısının altını çiziyordu. Gündelik hayat makbul vatandaşların egemenlik alanları üzerinde kurdukları sözleşmeler olmadan kurulamaz. Bu nedenle yurttaşlık miti bir büyük sözleşmeyi gerektirir ki bireylerin sıradan ilişkilerindeki küçük sözleşmeleri dizayn edebilsin.

Bu küçük sözleşmeler film boyunca birbirlerinin işini halletme üzerinden kurulan memur ittifaklarından Cüneyt-Bahar çiftinin evlat edindikleri çocuğun gerçek çocukları olduğunu göstermeye çalışırken kurdukları ailesel ittifaklara kadar sınırları iyi belirlenmiş bir çerçevede karşımıza çıkar. Küçük sözleşmelerin dayandığı toplumsal kod, bireylerin (eylemlerinin faili olan gerçek ‘kişi’ değil, egemen üst söyleme eklemlenen bir kod olarak ‘birey’) tahammül sınırlarına dayanır. Sosyal ilişkiler tamamen tahammül sınırlarından hareketle kurulur. Sınır aşımları maç izleme seanslarında dizginlenerek sözleşmenin buyruğu haline gelen ‘tahammül edeceksin’ yaklaşımı tekrar gündelik hayatı domine eder. Filmin gerçekçi yanı, karakterlerin birbirleriyle kurdukları iletişimin bir karşılılıktan değil ihtiyacın giderilmesi için diğerine katlanma üzerinden verilmesidir. Bu gerçekliğe bir de kara mizahın alt dili eklenince film yetkin bir anlatı kapasitesi oluşturmayı başarır.

, , , , , , , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir