6.Uluslararası Boğaziçi Film Festivali’nin Ulusal Kısa Kurmaca Film Yarışması’nda bu yıl 10 film yarışacak. Filmlerin gösterimleri, 2 Kasım 2018 tarihinde Beyoğlu Sineması’nda gerçekleşecek. Yazarımız Haktan Kalır, seçkide kaçırmamanız gereken filmleri yazdı.
Her Şey Yolunda (yön: Metehan Şereflioğlu, 2018)
Murat Şereflioğlu’nun Her Şey Yolunda’sı şehrin her yanında sürmekte olan bir hikayeyi anlatır: Her şey sahteleşiyor ve sahteleşirken benzeşiyordur. Bayram’ın kazağındaki mavi iş yerindeki, kahvedeki, tüpteki, ateşteki mavide kaybolurken Bayram da kaybolmaya başlar ve film böylece finaline değin derin bir sadeliği işlemeyi başarır. Şereflioğlu bir paranın mavisinden bir sigara içimine kadar yalınca işlenmiş, kaçırılmaması gereken bir kısa film ortaya çıkarmış, mutlaka izleyin.
Fabrika (yön: Batuhan Köksal, 2017)
196, bir fabrikanın yürüme bandında kendini bulur ve karşısına konulmuş televizyonu seyretmeye koyulur. Fabrika kısa filmi ise bu yürüme bandı boyunca 196’yı görüntüdeki tek insan kılarak insanlığın hikayesini anlatır. Lakin 196’nın karşısında onu şekillendiren görüntünün seçili basitliği, kısa filmin odağını da sıradanlaştırır ve Fabrika bunu aşmadığı için eleştirdiği şeye sıkışır. Kısa film, tüm manasını malumun ilanına dayandırdıkça çözülmeye de başlar. Film bence anlattığı öyküye yeni bir şey katmıyor ama eleştirel bir animasyon izlemek isterseniz şans verebilirsiniz.
Sonsuz (yön: Murat Çetinkaya, 2018)
Çetinkaya’nın Sonsuz’u çoraklığın ortasındaki simsiyah bir kutuyu, bu kutunun içindekini ve dışındakini anlatırken yansımaları kullanıyor ve yansımalar ile birlikte içerisi ile dışarısının nitelikleri dönüşmeye başlıyor. İnsanın bir çoraklık ortasında görebileceği, karar verebileceği tek şey yasak kılındığında bu şey bir arzu nesnesini de aşarak varlık nesnesine dönüşmez mi? Yasak eden ile yasak edilen, eğer ortada başka hiçbir şey yoksa yasağın hangi kısmında kalır? Çetinkaya’nın kısa filmi bu sonsuz sorunun sonsuz hikayesini anlatıyor.
Kaset (yön: Serkan Fakılı, 2018)
Serkan Fakılı’nın kısa filmi bir baba, oğul ve kasetin öyküsünü anlatıyor. Baba ile oğlun ezan ile ya da ezan alarmı ile belirlenen gündelik hayatlarını oğulun bulduğu kaset değiştirmeye başlar ve Fakılı’nın incelikle işlediği görüntünün içinde kaset, bir ruh gibi bu ilişkinin hem içini hem de dışını gülerek örmeye başlar. Anne nerededir, iki ayrı yaşın insanı için döngü nedir soruları da kasetin gizemi ile sürer. Fakılı, çocukluğun dindirilemezliğini incecik bir kısa film ile aktarmayı başarmış. Mutlaka izleyin.
Bitmiş Aşklar Müzesi (yön: Murathan Özbek, 2018)
Murathan Özbek’in kısa filmi, bitmiş aşkların “eşyaları”nı toplayan bir müzeyi ve bu müzenin çalışanını kahramanının gözünden anlatırken birbiri ardına gelen imgeli sahnelerin kopuk olmasını önleyen bir imgelem yaratıyor. Film, bunu o kadar başarılı yapıyor ki Bitmiş Aşklar Müzesi’ndeki her sahne kendi içinde müzedeki eşyalara dönüşüyor, değerleniyor. Seçilmiş, örülmüş sahneleri ve rolleri ile muntazam örtüşmüş oyuncuları Özbek tıpkı başkahramanı gibi büyük bir katılımla ortaya çıkarmış. Bitmiş Aşklar Müzesi kaçırılmaması gereken bir kısa film olmuş, mutlaka görün.

Hacettepe Üniversitesinde Siyaset Bilimi bölümünde yüksek lisans eğitimi almaktadır; kendi blogunda amatör olarak başladığı film incelemelerini yine bir amatör olarak Cineritüel’de sürdürmektedir.