Daha önceleri düzenleme komitesinin içinde bulunduğum İnönü Üniversitesi Kısa Film Festivali’nin altıncısı gerçekleştirildi geçtiğimiz günlerde. Etkinlikleri takip ettiğim festivalde hem bir burukluk hem de hiçbir tedirginlik taşımadığım bir festival tecrübesi yaşadım. Çünkü benim için İnönü Üniversitesi Kısa Film Festivali demek; yoğun çalışmalar sonrasında kusursuz bir etkinlik çıkarmak için doğabilecek sorunları hissedilmeden çözebilme tedirginliği yaşamak demektir. Bunları düşünmeden dâhil olduğum festivalde film gösterimlerine, atölyelere ve söyleşilere katılarak yaşadığım tecrübe ise tek kelime ile özetlenebilir; rahatlık. İlk kez içinde bulunmayıp festivali dışarıdan takip ettiğim için de bir burukluk yaşadım aynı zamanda.
Şimdiye kadar açılış filmleri ile ön plana çıkmış olan festival için ne yazık ki bu sene aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Bir önceki sene festivalin yarışma filmlerinden olan iki filmin açılış filmleri olarak seçilmesi nerden bakarsanız bakın yanlış bir tercih. Üniversite kampüsü içerisinde gerçekleştirilen bir festivalde izleyicinin büyük çoğunluğunun aynı kişiler olduğu düşünülürse, kitleye daha önce izlemiş oldukları filmleri açılış filmi olarak izletmek baştan sona yanlış karar. Filmlerin yıl içerisinde kampüs içerisindeki gösterim programında olduğunu da göz önüne aldığımızda aynı filmler aynı kitleye üçüncü kez izlettirilmiş oluyor. Her sene konuklar ve izleyicilerden açılış filmleri ile ilgili olumlu reaksiyonlar almışken bu sene farklı bir yol izlenmiş olması benim açımdan festivalin konumunu değiştiriyor.
Gelelim festival programına, her sene yoğun bir programı olan festival bu sene de oldukça dolu bir program ile çıktı izleyicilerinin karşısına. İptal olan söyleşi ve atölyeler ise tamamen düzenleme komitesinin dışında gerçekleşen aksaklıklar. Sağlık problemleri dışında öne sürülen hiçbir sebep bahane dışında değerlendirilemez bana göre. Bu nedenle son anda bildirilen gelemeyeceğim bilgisinin hiçbir etik karşılığı olamaz. Size aylar öncesinden bildirilmiş tarihlere olumlu yanıt verdikten sonra programınızı ona göre ayarlayıp hareket etmeniz gerekir. Eğer bunu yapamıyorsanız, son anda programınızı iptal ettiğiniz etkinliği ciddiye almadığınızı gösterir bu durum. Konuklar basın bültenleri ile bildirildikten sonra türlü bahanelerle katılamayacaklarını bildirenlerin festivali nasıl bir durumla karşı karşıya bıraktıklarını düşünmeleri gerekir.
Sanat yönetmenini, “Bir filmin görsel kimliğini oluşturan kişi” olarak tanımlayan Türkiye Sineması’nın önemli sanat yönetmenlerinden Natali Yeres, festivalin ilk günü üç saat süren dolu dolu bir atölye gerçekleştirdi. Dramaturji, dramaturjik çözümleme ve dramaturjik objenin neler olduğunu örneklendirmeler ile aktaran Yeres, bir sanat yönetmeninin proje öncesi ve sonrasında neler yaptığını madde madde açıkladı. Daha sonra soru cevap şeklinde ilerleyen atölyede katılımcılarla kısa bir hikâye oluşturularak bu hikâyenin dramaturjik çözümlemesini yaparak kavramın daha net anlaşılmasına yardımcı oldu. Sanat yönetmenliğinin en önemli noktalarından birinin renk bilgisi olduğunu aktardıktan sonra renkler hakkında bilgi veren Yeres, meraklılarına bir kitap hazırlığında olduğunun haberini de verdi.
Festivalin ikinci günü gerçekleştiren “Politik Sinema” söyleşisinde ise senarist ve yapımcı Önder Çakar ile oyuncu Devin Özgür Çınar yer aldı. Türkiye Sineması’nda politik yaklaşımlardan ve politik sinema tarihinden bahseden Çakar, 12 Eylül cuntasının ülkedeki politik sinemanın gerilemesindeki rolünden bahsetti. Soru cevap şeklinde ilerleyen söyleşide fark ettiğim nokta ise alt metinlerinde politik göndermeler barındıran her filmin politik sinema olarak adlandırılması oldu. Tür sinemasını baz aldığımızda bu yaklaşımın çok da doğru olduğunu söyleyemem. Bir aile dramını anlatan filmin karakterlerinden birinin politik olması filmi politik sinema içerisine almamız için yeterli değildir bana göre. Bu tarz bir filmi kategorize ettiğimizde dram filmleri içersinde değerlendirmemiz gerekiyor. Çünkü filmin türünün ne olduğu üzerine bir karara varırken biçimin önemli olduğunu düşünüyorum. Çakar’ın ise biçimin hiç umurunda olmadığını söylemesi bir senarist refleksi olsa gerek.
Küçük bir festival olmasına rağmen büyük işler başaran bir festival olan İnönü Üniversitesi Kısa Film Festivali’nin bir diğer eksik tarafı ise bazen üç programın çakışmasından kaynaklı seyirciye bırakılan tercihsel yaklaşım. Dört gün boyunca süren festivaldeki bu çakışmalar festival süresini uzatarak veya programlar birer saat daha erkene alınarak çözülebilirdi. Büyük festivallerdeki bu çakışmalar gayet normal değerlendirilebilir fakat seyircinin yoğun olmadığı festivallerde panellerin ve atölyelerin daha verimli geçmesi için var olan seyirci sayısını paylaştırmanın olumsuz sonuçlar doğurduğuna inanıyorum. Son olarak Kültür Bakanlığı’ndan destek almayarak kendi ayakları üzerinde duran festivalin eksikliklerine rağmen birçok büyük festivalden daha organize ve başarılı olduğunu söyleyebilirim.
Festival sonuçlarına http://festival.inonu.edu.tr/ adresinden ulaşabilirsiniz.
Kimya Mühendisliği mezunu. İnovasyon, Girişimcilik ve Yönetim bölümünde başladığı yüksek lisans eğitimini bırakarak Marmara Üniversitesi’nde sinema yüksek lisansına başladı. Çeşitli film festivallerinde görev almasının yanı sıra İnönü Üniversitesi Kısa Film Festivali’nin yürütmesini yaptı. Cineritüel sitesinin kurucusu ve yazarı.
“ne güzel demişsiniz sizin festivalin tanımını her ne kadar kusursuz bir öğrenci etkinliğinin varlığı ne 5. ne de 6. festivalde mümkün olmasa da bu aksaklıklar öğrencilerin emek, düşünce ya da kendi istemi dışında gerçekleşmemiş olsa da bunu öğrencilere mal etmek hem bu sene hemde daha önceki senelerde bu işte emeği olan tüm öğrencilere haksızlık olur. Ne siz ne de bu seneki festival kurulu profesyonel olmadığından ve herkesin yöntemi kendince farklı olduğundan her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır diyerek geçen seneki filmlerin gösterilmesini yadırgamamak gerekir.” nitekim çok güzel bir yazı olmuş emeğine sağlık..
Author
Mal etme gibi bir yaklaşım bence de olmamalı. Yalnızca eksik görülen yanların ifade edilmesi ve ekibin bunları bir sonraki etkinlikte dikkate alması için eleştiri yapılmalı diye düşünüyorum. Bu açıdan da yoğurdu ister kaşıkla ister elle ister direk tabaktan yiyelim, bir festivalin en önemli noktalarından biri olan açılış filmlerine gerekli özen gösterilmeli. Sebep her ne olursa olsun açılış filmlerinin eski yarışma filmlerinden seçilmesi kesinlikle yanlış bir tercih. TISFEST seçkisinden iki iyi filmi, açılış filmi olarak seçebilirdi mesela kurul. Devamının bir sonraki festivallerde tekrar etmemesi temennisiyle, profesyonel olmadan iyi işler başarmaya devam.
malatya’da iki festival ve iki fuar geçirmiş biri olarak buraya dair bir umudum kalmadı. bu yüzden kısa film afişini görmüş olmama rağmen gitmedim. bu yazı benim açımdan ümit vericiydi. bir sonraki kısa film festivaline en azından bir filmle katılabileceğimi düşünmeye başladım.