MUFF her kesime hitap eden programı ile devam ederken festivalin ikinci gün programımda Ustalardan Seçkiler’den Jim Jarmusch’un yönetmenliğini yaptığı Only Lovers Left Alive (Sadece Aşıklar Hayatta Kalır), Tuncel Kurtiz anısına gösterimi yapılan Sürü ve uluslararası yarışma filmlerinden In Bloom (Hayatın Baharı) vardı. Fakat festival yönetiminin programda yaptığı değişiklikten dolayı Hayatın Baharı filminin yerine diğer bir yarışma filmi olan ve keşfedilmeyi bekleyen filmler arasında listemize aldığımız Môj Pes Killer (Köpeğim Killer) filmini izleme şansı buldum.
Güzel şeyler hep yazılıyor, konuşuluyor fakat festivalin görünen aksaklıklarının da dile getirilmesi lazım. Program değişikleri festivallerdeki en büyük problemlerden biri. Bu değişikliklerin çok önceden haber verilmemesi ve birçok kez tekrar etmesi izleyicilerin tepkilerine yol açıyor. Daha önceki yıllarda da karşılaştığımız bu aksaklığın bu sene de devam ediyor olması programda daha titiz olunması gerektiğini gösteriyor. Yönetimin “festival yönetimi gerekli gördüğü durumlarda programda değişiklik yapabilir” ibaresi her ne kadar durumu meşrulaştırmaya yönelik bir girişim olsa da –ki her festivalde böyledir- bunun süreklilik arz edebileceğini göstermez. Bir diğer ve en önemli aksaklık ise altyazılar. Önceki yazımda Uyum Dersleri filmini altyazı sorunundan dolayı yarım bırakmak zorunda kaldığımı belirtmişim. Diğer filmlerde ise altyazıdaki Türkçe karakterlerin birçoğunun “?” şeklinde ile karşımıza çıkması filmi takip edebilme konusunda sorun oluşturuyor. Altyazıyı düzenleyen ekibin film öncesi değil de film oynamaya başladıktan sonra projeksiyon ile yansıtılan altyazının perdedeki konumunu ayarlamaları da cabası. Umarım bu aksaklıklar en kısa sürede çözülerek ileriki yıllarda tekrar etmez.
Festivalin ikinci günü izlediğim ilk film Jim Jarmusch’un gotik eseri Sadece Aşıklar Hayatta Kalır post-modern bir vampir filmi. Adam ve Eve’nin yüzyıllar süren aşk serüvenleri ile beraber tanık oldukları dönemlerdeki tarihi kişilikleri ve dönemlerin entelektüel yapılarını da seyre dalıyoruz. Yönetmenin günümüz entelektüalizmine getirdiği eleştiri ekseninde bilginin dejenerasyonu ve saf bilginin özlemi ön plana çıkıyor. Filmin ilgili bölümlerde oryantalist yaklaşımdan uzak olmasını da bu çerçevede değerlendirmeliyiz. Vampir-kan ikilemi ile insan-su ikilemi benzeştirmesi ile küresel su çerçevesinin durumuna dikkat çekerek, Dünya Su Savaşları’na değinilmesi anlatıyı daha da mükemmelleştiriyor. Sadece Aşıklar Hayatta Kalır kaçırılmaması gereken filmlerden biri.
Büyük merakla izlediğim Köpeğim Killer ırkçılık ve toplumsal baskı ekseninde tek dostu köpeği olan Marek’in bir gün içerisinde geçen hikâyesini anlatıyor. Sorunlu kamera açıları olması ve aktüel kamera kullanımı ile dış-gece çekimlerinde ışık kullanılmaması durumunu filme doğru bir şekilde yedirememesi filmin büyük eksikliklerinden. Bu duruma konusu gereği sahip olması gereken agresif yapısının olmaması da eklenince pek tatmin etmeyen bir film ile karşılaşıyoruz.
Senaryosunu Yılmaz Güney’in yazdığı ve yönetmenliğini Zeki Ökten’in üstlendiği Sürü filmini perdede izleme şansını kaçırmamak için büyük bir heyecanla girdiğim filmde hevesim kursağımda kaldı. Film için ayrılan salonun panaromik gösterime uygun bir perde olması ve filmin panaromik olarak gösterilmesi görüntüyü üstten ve alttan basık bir şekilde görmemize sebep oldu. İkinci makaraya geçilecekken iletilen yoğun eleştiriler ile panaromik gösterimden vazgeçildi. Filmi beyazperdenin sağ ve sol boşlukları ile beraber izledik. Tarımda traktörün kullanılması ile beraber hayvancılığında buna bağlı olarak gerilediğini, aşiretler arası ilişkileri, toplumdaki kadın-erkek ilişkilerini, kır-kent çatışmasını işleyen Sürü aynı zamanda Kürtlerin, Güney sinemasında en belirgin işlendiği yapımlardan biridir. Filmi tekrar ve beyazperdede izleme şansını bulmak her ne kadar sevindirici olsa da düzgün bir perde de izleyememek bir o kadar üzüntü vericiydi.

Kimya Mühendisliği mezunu. İnovasyon, Girişimcilik ve Yönetim bölümünde başladığı yüksek lisans eğitimini bırakarak Marmara Üniversitesi’nde sinema yüksek lisansına başladı. Çeşitli film festivallerinde görev almasının yanı sıra İnönü Üniversitesi Kısa Film Festivali’nin yürütmesini yaptı. Cineritüel sitesinin kurucusu ve yazarı.