Yönetmen Sineması: Abbas Kiyarüstemi

Yönetmen Sineması: Abbas Kiyarüstemi

Share Button

Baskın sinemanın epik olanın peşinde koştuğu, insanın mikrokozmos halinin yok olduğu, insanın tüm dünyayı ve kendisini değiştirişinin yalnızca kütlesel düzeyde yok olma tehdidinin militarist mitoslar, sermayesel meseleler üzerinden anlatıldığı yirminci yüzyılın sonu, yirmi birinci yüzyılın başında eserlerini vermiş bir yönetmen Abbas Kiyarüstemi. Ve eserleri, ilk cümlede verilen tüm genellemelerin karşısındadır denilerek nitelenebilir. Bu eksik bir niteleme olsa da Kiyarüstemi’nin sinemasının nerede olduğuna dair temel bir basamağı temsil ederek okuyucuya rahat bir okuma sağlayacaktır. Çünkü Kiyarüstemi’nin filmleri epik olanın değil yaşamın biricik ve sade şiirselliğinin peşinden gidiyor. Filmlerinde ana karakterlerin etrafında şekillenmiş, mikrokozmosa sahip olmayan yan karakterler yok; filmlerinde bir tane ana karakter etrafında tüm varlığı şekillenen, gezegenlerin uydularına benzer şekilde var olan, ana karakter olmadı mı yok olup giden karakterler de yok. Örneğin Kiyarüstemi sinemasında bir çocuk, tüm koşuşun arasında durup bir taşa bakacak kadar yaşamın kendi halinde bulunmaktadır.

Kiyarüstemi her şeyin sığlaştırıldığı, batılılaştırıldığı, tüketilir hale getirildiği bu tüketicilik çılgınlığının devrinde, filmlerinin seçili inceliğiyle, sinemanın “gül yanı”, depremin yıktığı evlerin pencereleridir.

Mutlaka İzlemeniz Gereken 5  Abbas Kiyarüstemi Filmi:

1. Ta’m e Guilass (Kirazın Tadı, 1997)

Ölümün günah oluşu kadar acı çekerek, etrafına hüzün katarak yaşamanın da bir günah olduğuna inanan Badii’nin hikayesini anlatıyor Kirazın Tadı. Badii, yalnızca ölümünü değil aynı zamanda kendi ölümüne tanık olacak birini de arıyordur. Bir ağacın altında çukur kazmıştır, uyku ilaçlarını alıp oraya yatacaktır ve üstüne birkaç kürek toprak atacak birine ihtiyacı vardır. Kirazın Tadı, Badii’nin kendi yaşamına ve ölümüne anlam ve tanık aramak için çıktığı yol boyunca derlediği insanların peşi sıra derinleşiyor. Filmin finaline doğru ortaya çıkan şey bir anlam ağacının, köklerinden itibaren içlediği her şey ile dallanıp budaklanıp baharına ulaşması oluyor. Badii’nin anlam ağacına askerin, ilahiyatçının ve Bagheri Beyin kattığı, katmadığı her şey bir iz bırakıyor. Böylece Badii kendi muhtemel sonuna doğru giderken çukurunun önüne kazıldığı ağaç, materyal bir ağaçtansa soyut bir ağaç oluyor. Çıkacak, düşecek meyve ise tüm çelişkili belirsizliğini korumaya devam ediyor.

Kirazın Tadı, Kiyarüstemi’nin başyapıtıdır.

2. Nema-ye Nazdik (Yakın Plan, 1990)

Ali Sabzian, Mohsen Makhmalbaf’ın hayranı olan bir sinemaseverdir. Bir gün otobüste Makhmalbaf’ın daha sonra filme de çekilen kitabını okurken yine Makhmalbaf hayranı bir kadının ilgisine tanık olur, sohbetleri üzerine kendisini Makhmalbaf olarak tanıtır, bu kırk gün boyunca sürecek bir kurgunun başlangıcını oluşturur.

Dostoyevski, Raskolnikov’un öyküsünün ilhamını okuduğu bir gazetede gördüğü haberden alır. Dostoyevski insanın alışıp, yok saydığı haberlerden birine bakıp onda suçu ve cezayı bulur, bunu edebiyatın en derin eserlerinden birine çevirir. Kiyarüstemi de medyada gördüğü haberin peşinden aynı hassaslık ile gider ve Yakın Plan‘da ortaya çıkartacağı şey sınıfsal sorunlar ile çevrelenmiş Sabzian’ın öyküsünün içindeki sinemanın cevheri olur. Sabzian, Makhmalbaf kalabildikçe var olabilmeye devam eder ve onun için bu sayede yaşam tüm bayağılığından arınıp bir evin içerisinde çiçekleşir. Bir mahkeme ise onun tüm izleyenleri sorguladığı bir sahneye devşirilir. Böylece Yakın Plan bir yakın çekimin bir insanı derinleştirmesinin ilgili, derin, özgün bir kaydına dönüşür.

3. Khane-ye Doust Kodjast? (Arkadaşımın Evi Nerede, 1987)

Ahmed, defteri kendisinin defterinin aynı olan Mohamed’in defterini yanlışlıkla alır, evine götürür. Aynı gün içerisinde öğretmen Mohamed’e bağırmış, bir kez daha deftersiz gelmesi durumunda atılacağını söylemiştir. Ahmed, defterin kendisinde olduğunu fark ettiği anda bunu hatırlar ve huzursuzluğu başlar.

Arkadaşım Evi Nerede?’de Kiyarüstemi “Köker Üçlemesi/Deprem Üçlemesi”nin ilk katmanını açıyor. Deprem üçlemesi yıkıntılar altında kalmış evlerin, insanların, fotoğraf çerçevelerinin teker teker açılmasıyla ortaya çıkan oluşların üçlemesi. Bir çocuğun kendi içsel zelzelesindeki sarsıntıların eşliğinde yaşayacağı tüm sorunlara rağmen koşarak, dönerek arkadaşını arayışı boyunca başka hikayeler de ortaya çıkıyor ve önce tüm çözümü dayakta gören bir dede daha sonra da her evi yaptığı pencerelerden, kapılardan tanıyan yaşlı bir adam beliriyor. Bunların eşlik ettiği Ahmed sarsıntısı ise hiçbir şeyini yitirmiyor ve Ahmed defteri yetiştirmenin, “ödevini yapmanın” peşinde ısrar ettikçe bir çocuk için dünyanın depremli hali daha da gerçekleşiyor: Ahmed bir arkadaşını yıkıntılarda arar gibi koşarak, ismini sorarak arayan bir çocuğa dönüşüyor. Bu deprem dünyasında tüm yetişkinler kendi günlük sorunlarının içlerine o kadar gömülmüşler ki Ahmed’in sesi bu materyal depremin içerisinde duyulmaz kılınıyor.

Kiyarüstemi’nin “Deprem Üçlemesi”nin ilk adımı, bir çocuğun biricik telaşını anlatıyor.

4. Copie Conforme (Aslı Gibidir, 2010)

Lucignano’da karşılaşan Elle ve James, taklidinin uzunca süre orijinal sanıldığı bir tablonun karşısında bir ilişkiyi taklit etmeye başlarlar.  Elle ile James’in birden fazla dili içeren sohbetleri Lucignano şehrinin sokaklarına karıştıkça bu ilişkinin dinamiği de sürekli değişmeye, farklılaşmaya ve geçmişleşmeye başlar; öyle ki tablonun karşısında taklitliğin sorgulanması gibi her ikisisin ilişkisi de bir “aslılık” muammasına dönüşür.

Aslı Gibidir, Kiyarüstemi’nin Avrupa’da çektiği filmlerden biri ama nasıl ki Kiyarüstemi’nin sinemasal dünyasında arabanın tüm mekanikliğinin ardındaki insan yine sohbet ediyorsa, Avrupa’nın kentlerinden birinde de Kiyarüstemi’nin insanları mekanikliğe yakalanmadan sohbetlerini sürdürmektedirler.

5. Mosaffer (1974)

Kiyarüstemi’nin ikinci uzun metraj filmi Mosaffer şehir merkezindeki bir futbol maçına gitmek için para toplamaya çalışan Mosaffer’i anlatıyor. Mosaffer, Kiyarüstemi’nin neredeyse tüm filmlerinde ortaya çıkacak çocukluğun ilk çocuklarından. Kiyarüstemi’nin mikrokozmoslar kuran, biricik akışlara sahip karakterlerinin bir selamı olan Mosaffer amacına ulaşmak için yollar arayıp bunu uygulamaya koyuldukça Kiyarüstemi’nin yol metaforu da en sade haliyle işlenmeye, belirmeye başlıyor.

Mosaffer, Kiyarüstemi’nin tüm imgelemlerinin, minimalizminin bir selamı olarak sinemasında apayrı bir yere sahip.

, , , , , , , , , , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir