Hollywood’un İlk Çocuk Yıldızı Shirley Temple ve Değişen Psiko-Sosyal Dinamikler

Hollywood’un İlk Çocuk Yıldızı Shirley Temple ve Değişen Psiko-Sosyal Dinamikler

Share Button

Konuk Yazar: Enes Akdağ

Tarihsel süreç içerisinde çocuk ve çocukluk kavramı üzerine yapılan araştırmalarda temelde iki farklı işlev üzerinde durulmuştur. Büyük Britanya Kraliçesi Viktoria’dan ismini alan Viktoria Dönemi’nde (1837-1901) yaygın kabul gören ahlakçı tutumun bir yansıması olarak çocuk, aile kurumunun bünyesinde korunmaya muhtaç, tamamen yetişkinlere bağımlı bir çizgide değerlendirilmiştir. Fakat İskoç siyaset bilimci, ekonomist John Stuart Mill’in de ifade ettiği gibi Viktoria Dönemi aslında “geçiş çağı” olarak nitelendirilmelidir. Zira modernite olgusu, Anglosakson dünyayı kültürel bir dönüşüm sürecine itmeye başlamış ve Viktoria Dönemi’nin katı romantizmi içerisinde roman ve tiyatro oyunlarında yer alan çocuk karakterler üzerinde de birtakım değişiklikler söz konusu olmuştur.

Hollywood Stüdyo Sistemi’nin henüz kuruluş yılları olarak nitelendirilebilecek Nickelodeon yıllarında (1900-1920), Amerikan İç Savaşı sırasında yazılmış klasik eserler defalarca sahnelenmiştir. Örneğin kölelik karşıtı bir edebiyatçı olan Harriet Beecher Stowe’a ait Tom Amca’nın Kulübesi isimli roman, 1852 yılından 1930 yılına dek defalarca farklı tiyatro toplulukları tarafından sahnelenmiştir. Özellikle romanın ana karakterlerinden biri olan Küçük Eva, Hollywood’un yıldız sistemine emsal teşkil etmiştir. Zira araştırmamızın ana ekseninde yer alan Shirley Temple’dan öncülü kabul edilen Mary Pickford’a kadar Eva’nın fiziki ve mental özelliklerinin aksini farklı şekillerde görmek mümkündür. Bu doğrultuda yıldız adayı olarak gösterilen oyuncunun çoğunlukla Güneyli, beyaz, alımlı, bukleli saçlı, gamzeli ve çocuksu bir görünüme bürünebilecek bir tipolojide olması beklenmektedir. Bu noktada D.W. Griffith’in Amerikan İç Savaşı yıllarını anlatan Bir Ulusun Doğuşu (1915) isimli kült filminde, Mae Marsh tarafından canlandırılan çocuk karakter Flora üzerinden bir makbul vatandaş tanımı yapıldığını da belirtmek gerekir; pasifize edilmiş ve hizmet etmekle yükümlü hale getirilen bir siyahi ırk ve buna binaen kati suretle aralarındaki bariyeri aşmadan, eğlenmekten dahi yoksun bırakılan aryan beyaz ırka mensup bir çocuk.

Erken Yıllarda Çocuk Rolleri

Stüdyo sistemi içerisinde çocuk rollerini 1930’lu yıllara dek çoğunlukla yirmi iki ile kırk yaş arasındaki kadın tiyatro oyuncuları canlandırmıştır. Çocuk rollerini oynayan ilk kadın oyuncu olarak anımsanan Fransız Pauline Virginie Dejazet, kız çocukları haricinde erkek çocuk karakterlerine de bürünmüştür. Yetmiş yaşında vefat edene kadar sahnede kalan Dejazet’nin hatırına Hollywood’da çocuk rollerini oynayan kadın oyunculara “dejazet” adı verilmiştir. Amerika’da çocuk rollerine bürünen ilk kadın oyuncu olan Miss Lota da henüz kırk bir yaşındayken Amerika’nın en zengin kadını ünvanını ele geçirmiştir. Dejazet’in ekolünü takip edip “büyümeyen çocuk” olarak anılan kadın oyuncu Maude Addams da 1905 yılında İskoç roman ve oyun yazarı James Matthew Barrie’nin ana karakteri ile aynı ismi taşıyan oyununda Peter Pan’ı oynamıştır. 1909 yılında ilk kez sahneye çıkan Mary Pickford da Viktoria Dönemi’nde bastırılmış cinselliğin yıkıldığını ilan edercesine Mae West ile birlikte erken Amerikan modernleşme hareketinde cinselliğin sembolü olmuştur. Kriz zamanlarında eğlence sektörüne yapılan harcamaların bir yansıması olarak Pickford, I. Dünya Savaşı yıllarında kariyerinin zirvesine çıkmıştı. Pickford’un potansiyel izleyici kitlesi de yirmi ile kırk yaş aralığındaki erkeklerden oluşuyordu. Fakat Pickford’un öncüllerinden ayırın en kritik nokta, çocuksu imajının tamamen pedofilik bir bakışa dönüşmesiydi.

Hollywood’un star sisteminin altın çağı olarak nitelendirilen 1930-1940’lu yıllarda, Katharine Hepburn, Marlene Dietrich, Greta Garbo gibi isimler ile birlikte yıldızı parlamaya başlayan Shirley Temple, Mary Pickford’un varisi olarak görülüyordu. Henüz üç yaşındayken sahneye ilk adımını atan Shirley Temple, en büyük beş stüdyodan biri olan 20th Century Fox ile kontrat imzalamasının ardından ilk çocuk yıldız olarak hızla yükselmeye başladı. 1929 Dünya Ekonomik Buhranının bir yansıması olarak Amerikan izleyicisi artık gerçek çocuk ve gerçek Afrika kökenli Amerikalıları ekranda görmek istiyordu. “Amerika’nın Sevgilisi” olarak adlandırılan Temple, henüz altı yaşındayken En İyi Kadın Oyuncu ödülüne layık görüldü. Yirmi bir yaşında oyunculuğu bırakana dek hem taşra hem de metropol izleyicisine kendisini izletmeyi başardı.

Temple’ı diğerlerinden ayıran en önemli fark filmlerinde yeni yüzyılın özgürlükçü, realist tutumu ile Viktoryen romantik tutumunun her ikisiyle de özdeşleşmesiydi. Güneyli bir baba ve Kuzeyli bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Shirley Temple, İç Savaş yıllarında uzlaşamayan Kuzeyli ile Güneyliye de filmlerinde yer verdi. Korunmaya muhtaç, eksik bir yetişkin olarak tanımlanan çocuk kavramını paradigmatik bir değişime uğratarak kavramı kendi kendine yeten, bilgiç bir çocuk olarak yeniden tanımlandı. Öte yandan 1929 Ekonomik Buhranı sırasında çocukluğunu geçiren kuşak için Shirley Temple, Freudyen terminolojiyle ilkel egonun ideal noktası olarak yorumlanabilir. Örneğin 1935 yılında Yeni Zelanda’da düzenlenen güzellik yarışmasında Shirley Temple’a en çok benzeyen kız çocuğu aranmıştır. Ülkemizde ise 1937 yılında yayın hayatına başlayan Çocuk Duygusu isimli bir mecmuada Shirley Temple köşesine yer verilmiş ve bu köşede okurlardan Shirley Temple’a benzer çocukların fotoğrafları kabul edilmiştir.

Shirley Temple Filmleri

Son olarak Amerika Birleşik Devletleri’nin kurucu ideolojik parametreleri ve Shirley Temple filmleri arasındaki ilişkiye değinmekte fayda var. Shirley Temple filmleri ile özerk bir yapıdan yoksun, muhtaç bir çocuk profilinden kendi kendine yeten, yetişkinlerin ruhsal ve duygusal dönüşümüne ön ayak olan akıllı bir çocuk profiline dönüşüm sağlanmış oldu. Temple’ın başrolünü üstlendiği The Little Colonel (1935), The Littlest Rebel (1935), Dimple (1936) gibi yıldızının parladığı filmler, aslında basit bir formülasyon üzerine inşa edilmiştir. Temple’ın filmlerinde hiçbir zaman anne figürünün varlığından haberdar olmayız. Filmlerde çoğunlukla 1929 Ekonomik Buhranından etkilenmiş bir borsacı, taşradan metropollere yeni göç etmiş, iş arayan bir orta yaşlı erkek yer alır. Shirley Temple, ekonomik buhrandan etkilenen bu kitle üzerinde dönüştürücü etkiye sahiptir. Burada altı çizilmesi gereken kritik bir nokta da orta yaşlı, hayattan beklentisi azalmış olan erkek kitle, Shirley’nin hayatlarına girmesiyle dönüşüm sürecine girer. Fakat Shirley’e olan bağlılıklarını cinsel bir cevap olarak değil tam tersi cinsel bir kısıtlamanın sonucu olarak görerek Shirley’i himayeleri altına aldıklarını söylemek gerek.

Shirley Temple, aileyi kuran taraftadır. Aile üyelerini kendisi seçer ve dilediğinde içinde bulunmak istemediği aileden ayrılır. Bir diğer atlanmaması gereken nokta da özellikle The Little Colonel filminde Temple-Robinson’ın karakterlerinin ikili ilişkileri üzerinden inşa edilen ırkçı tutumdur. Merdiven sekansı ile ünlü olan filmde, Temple’ın karakteri ile uşak Robinson’un karakteri birbiri ile oldukça uyumlu bir şekilde dans eder. Temple’ın filmleri siyahi oyuncuların ekranda yeteneklerini gösterebilmelerine fırsatı sunsa da siyahi oyuncular aracı konumunda olmaktan kurtulamaz. Temple-Robinson ikilisinin filmleri de yeni jenerasyonun ihtiyaç duyduğu baba modelinin eksikliğinden ortaya çıkmıştır. Her film Temple’ın kıvrak zekası ve cesareti ile buhran dönemindeki ailenin ve milli krizlerin çözüm mercii olarak görülmüştür.

Shirley Temple yirmi bir yaşında aktif oyunculuk hayatına nokta koyduktan sonra siyasete atılmıştır. 1969 yılında Birleşmiş Milletler’de Amerike Birleşik Devletleri Temsilcisi olarak yer almıştır. 1974-1976 yılları arasında Gana Büyükelçisi, ardından 1989-1992 yılları arasında Çekoslavakya Büyükelçisi olarak görev yapmıştır. Seksen beş yaşında hayata gözlerini yuman Temple’ı Kristen Hatch “Ekranda bir kadının yüreği ve bir adamın aklı ile hareket eden bir çocuğu izledik.” şeklinde özetler.

Kaynakça

Hatch, K. (2015). America’s Sweethearts: Mary Pickford, Shirley Temple and The Decline of Sentiment. In Shirley Temple and the Performance of Girlhood (pp. 25-54). Rutgers University Press.
Hatch, K. (2012). Discipline and Pleasure: Shirley Temple and the Spectacle of Child Loving. In Camera Obscura (pp. 127-155). Duke University Press.
Kasson, J. F. (2011). Shirley Temple’s Paradoxical Smile. The University of Chicago Press Journals, 25(3), 16-19.
Osterweil, A. (2009). Reconstructing Shirley: Pedophilia and Interracial Romance in Hollywood’s Age of Innocence. In Camera Obscura (pp. 1-40). Duke University Press.
Pembecioğlu, N. (2018). Sinemada Çocuk. Türk ve Dünya Sinemasında Çocuk İmgesi içinde (27-163. ss.). Nobel Akademik Yayıncılık.

, , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir