Rear Window (1954): Hitchcockçu Bakış Açışı

Rear Window (1954): Hitchcockçu Bakış Açışı

Share Button

Bilindiği üzere teori kelimesinin etimolojik kökeni kadim Grekçe olan theorien, “theo” yani bakmak kökünden türetilmiştir. Osmanlıcadaki karşılığı nazariye de yine bakmak anlamındaki “nazar” kökünden gelir.(1) Bu referanslardan yola çıkarak teori için şeylere ya da olgulara karşı geliştirdiğimiz bakış açısı diyebiliriz. Bakmak ve bakış açısının yani göz ve bakışın özne ve nesne arasındaki diyalektik ilişkisi bu noktada önem arz ediyor. Lacan’a göre “nesneye bakan göz öznenin tarafında, oysa bakış nesnenin tarafındadır”. Yani özne nesneye baktığında nesne özneyi çoktan görmüş oluyor. Bu bir nevi öznenin nesne ile özdeşlik kurması demektir. Alfred Hitchcock’un bakma-görme-bakış açısı temelinde oluşturduğu Rear Window / Arka Pencere filmi tam da bu özdeşleşme ile anlam kazanıyor.

Bir kavramın daha başkalarını varsayması veya beslenmesi durumunun en açık örneklerinden biri olan voyörizm (röntgencilik), temelde bakmak ekseninde oluşur. Tıpkı “insan” dediğimizde “hayvan” ve “düşünmek” kavramlarının peşi sıra çağrışım yapması gibi “röntgencilik” hemen akabinde “bakmak” kavramını çağrıştırır. Hitchcock’un Arka Penceresi de sinema izleyicisinin çok yakından tanık olduğu röntgencilik duygusunu “özel anlamda” işlemektedir. Bahçenin karşısında bulunan dairelerde olup bitenleri röntgenleyen Jeff’in bakışı, belli bir süreden sonra tek bir noktada daha yoğunlaşır ve özne için arzu nesnesine dönüşür. Peki öznenin bakış açısında bulunan bir çok nesneden birinin diğerlerine göre daha fazla önemli olmasının sebebi nedir? Yukarıda bahsetmiş olduğum özne – nesne özdeşliği. Öznenin kendi arzularının bakış açısındaki nesne tarafından gerçekleştiriliyor olması, gerçekleştirmeye müsait benzerlikler taşıması dikkatin onun üzerinde odaklanmasının sebebidir.

Bu bahsettiklerimizi Schopenhauer ve filmin kilit karakterlerinden Stella ile açıklamaya çalışalım. Özne ve nesne özdeşliği arasındaki ilişkiyi Schopenhauer “Birbirlerini en çok teshir edenler (büyüleyenler) birbirlerini en çok itmam edenler (tamamlayanlar)’dır” şeklinde açıklar. Bakılanın, öznenin arzu nesnesine dönüşme sebebini onu tamamlayan bir etken olmasına bağlıyor. Ve filmin anlatımının bir noktada Jeff’in cinsellikten ve Lisa’dan kaçmasını, kurtulmasını becerememesi üzerinden sürdürüldüğüne dikkat ettiğimizde, komşunun bunu becerebildiği düşüncesi -ki filmin sonuna kadar bu durumun gerçekleşip gerçekleşmediğini öğrenemeyip bu durumun sadece düşünce bazında ele alınması gerilime Hitchcockçu bakış açısıdır- Jeff’in arzusunun tamamlayıcısıdır.

Gerilim ve dedektif filmlerinin en etkili aracı olan “ayrıntıya dikkat etme” düsturundan yola çıkacak olursak ve Sherlockçu bakış açısıyla yani “Holmes’un Watson’a ‘temel izlenimleri önemseme, ayrıntıları dikkate al’ dersini”(2) baz alarak filmin kendi içinde spoiler karakteri Stella’ya bakalım. Daha ilk sahnelerde Stella’nın ev yapımı felsefe olarak adlandırdığı “Röntgenci bir kuşak olduk. İnsanların yapması gereken evlerinden çıkıp değişiklik olsun diye dışarıdan içeriye bakmak.” cümlesi, aslında Jeff’in komşusuna bakarken dışarıdan kendi evine baktığı tezini daha da güçlendiriyor. Stella’nın kendi içinde spoiler karakteri olması durumuna açıklık getirirsem konu daha anlaşılır hale bürünür kanımca. Stella’nın film boyunca gelecek tahminleri ve tahminlerin tutarlılığına dikkat edelim, örneğin Jeff’in röntgenciliğinden kaynaklı kötü şeyler olacak diye tekrarlarda bulunması ve Jeff’in iktidarsızlığını kendi sözleri ile özetlemesi: Jeff’in bikinili kızlara bakıp ateşinin yükselmemesi olayına dikkat çektiği sahne. Bu sahne aynı zamanda Hitchcockçu pornografinin -baştan çıkarıcı sarışın kadın ve iktidarsız erkek- özetidir. Jeff’in iktidarsızlığının ve kötü şeyler olacağı mesajının habercisi Stella’nın ev yapımı felsefesinin aynı zamanda filmin temel felsefesi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz o vakit.

Bakma-görme-bakış açısı temeli sadece filmin voyörizm noktasında değil tümüne sirayet etmiş durumda. Jeff’in dedektif arkadaşı Doyle görme kavramının temsilcisiyken Jeff’in kendisi bakmanın temsilcisi. Birincisi eylemin gücü ikincisi duygu ve algılamanın. Yaşanan olayın takibi sırasında Doyle sadece çerçeveden görülenleri, gözün gördüklerini tez olarak sunarken, Jeff ayrıntılarla beraber hareket edip sezgiyi yadsımadan olayı görür. Gözün görüşüne sezgisel görüşü de eklemesi aynı zamanda bakış açısı farklılığı demektir ve bakmanın karşılığıdır. Son sahnede Jeff’in komşusunu durdurmak, olacakları geciktirmek için komşusunun bakışını engellediği sahneyi de göz ardı etmeyelim.

Hitchcock aynı zamanda filmin yan anlatısında toplum-bireysellik-toplumsal kayıtsızlık ve Schopenhauercu bakış açısı ile kadını ele alıyor. Jeff-Lisa ikilisinin çatışması bir nevi toplum-birey çatışmasıdır: Lisa toplumu Jeff ise bireyi temsil ediyor. Jeff’in Lisa’dan kurtulmak için öne sürdüğü tezler bireyci tutumun tüm özelliklerini yansıtır. Lisa’nın her ne pahasına olursa olsun Jeff’i özümseyici tavrı da toplumun bireyi kendi içinde öğütmesinin dışavurumudur. Filmde erkeğin kadına -klişe anlamında söyleyecek olursak- başka dünyaların insanlarıyız mesajı klasik bireyci J.S. Mill’in “İnsanlar bir araya getirilince, başka bir öze dönüşmezler” özdeyişini hatırlatıyor. Filmin en son sahnesinde de bu özdeyişin ne kadar tutarlı ve doğrucu olduğunu da görüyoruz. Kadının tutumu ise bu özdeyişin doğruluğunun yanı sıra eksikliğine dikkat çeker: Bir araya gelmeden önce bir öze sahip olunacağı düşüncesinin yanlışlığına. Yönetmen, köpeğin başına gelenlerden sonra köpeğin sahibi komşunun feryatları ile de modern kentte modern insanın toplumsal kayıtsızlığına sıkı eleştiriler getirir.

Bakış açısı ve bir şeyci bakış açısından yola çıkan Hitchcock’un filmdeki kadını Lisa, Schopenhauercu bakış açısı ile resmedilmiş. Jeff’in iktidarsızlığı kadar Lisa’nın kendini ona sunmasını keskin bir şekilde gösteren yönetmen, Schopenhauer’un kadının türünün devamı için (alt kademede genel hazzı ve cinsel hazzı için) evliliği tercih etmesi tezinden yola çıkarak karakterini oluşturmuş.

Arka Pencere, Hitchcockçu bakış açısının egemenliğinde oluşturan gerilim, alt kademesinde toplumcu-bireyci bakış açısı, Schopenhauercu bakış açısı ve genelde bakmak üzerine kurulu nefes kesici bir film.

(1) Kollektif, Kavram Sözlüğü Cilt I-II, Özgür Üniversite Kitaplığı, Editör: Fikret Başkaya
(2) Slovaj Zizek, Yamuk Bakmak, Metis Yayınları, Çev: Tuncay Birkan

twitter.com/teksinbegec

, , , , , , , , , , , , , , ,

1 comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir