Good Bye Lenin! (2003): Elveda Berlin Duvarı, Merhaba Ostaljik Akım

Good Bye Lenin! (2003): Elveda Berlin Duvarı, Merhaba Ostaljik Akım

Yazar Puanı3.5
  • Doğu Almanya’nın aslında ne kadar da güzel olduğu algısı ostaljik bir akımın yaratıcısıdır. Ost (doğu) ve nostalgie sözcüklerinin bir araya gelmesiyle oluşan ostalgie, tüketim toplumu yaratan kapitalizmin kötü, filmdeki yaşlıların özlemini duyduğu sosyalizmin iyi olduğu duygusunu vermeyi amaçlar; ki bu iyi-kötü, sosyalizm-kapitalizm, doğu-batı, kısıtlama-özgürlük zıtlıkları filme kendi ironilerini de vermiş. Alex’in küçük çocuklara sosyalist şarkılar söylemeleri için para vermesi bu ironinin en güzel örneklerinden biridir.
Share Button

Konuk Yazar: Selin Yetimoğlu

Wolfgang Becker‘in yönetmen koltuğunda oturduğu 2003 yapımı, Good Bye Lenin! bir anne ve oğlun ilişkisi üzerinden Doğu ve Batı Almanya’yı bölen duvarın yıkılışını konu alıyor.

Princeton Üniversitesi’nde Antropoloji Profesörü olan John Borneman Berlin duvarının yıkılışını topluma etkisi üzerinden ele alır ve özetle, duvarın asla sadece bir duvar olamayacağını söyler. Zira duvarın varlığı toplumu ikiye ayırmıştır; evet ve yıkılışıyla her şey düzelecek gibi görünür ama esas olan bireylerin zihnindeki duvardır ve en zoru onu yıkmaktır. Film de aslında tam olarak burada duruyor. Alex’in Denis ile ilk tanıştığı sahnede kura çekilirken iki kutu görürüz, biri doğuyu, diğeri batıyı temsil etmektedir. Amaç homojen bir ekip kurmaktır aslında ama ayrıştırma en baştan yapılmıştır bile. Dolayısıyla Borneman’ın dediği gibi, duvarın yıkılışıyla her şeyin normale döneceğine inanmak varlığı baştan kabul edilen bir mittir.

Aslında duvarın yıkılışı üzerinden geçen 14 yıldan sonra bugün bile bu ayrım nettir. Berlin sokaklarında yürürken eskiden duvarın geçtiği noktaları görebilelim diye asfaltı ve yolları bölen taşlar mevcut. Mimari yapı da kendini belli etmek için haykırır aslında “Ben eskiden Batı Almanya’ydım”“Ben eskiden Doğu Almanya’ydım” diyen yapılar yönünüzü kaybetmenize asla izin vermez; ve elbette duvarın yaşattığı acıları, sonra da yıkılışıyla gelen yeni acıları unutmanıza…

Wolfgang Becker’in filmindeki ana karakter olan Alex’in annesine kurduğu dünya, aslında çocukluğundan beri hayalini kurduğu dünyadır ve kendisi için yapar hepsini. Çocukluk idolü olan kozmonotun devlet başkanı olması, Coca Cola’nın aslında sosyalist bir içecek oluşu, tüm dünyanın Doğu Almanya’yı örnek alması gibi detaylar Alex’in hayalleridir ve annesi aracılığıyla gerçekleşir. Doğu Almanya’nın aslında ne kadar da güzel olduğu algısı ostaljik bir akımın yaratıcısıdır. Ost (doğu) ve nostalgie sözcüklerinin bir araya gelmesiyle oluşan ostalgie, tüketim toplumu yaratan kapitalizmin kötü, filmdeki yaşlıların özlemini duyduğu sosyalizmin iyi olduğu duygusunu vermeyi amaçlar; ki bu iyi-kötü, sosyalizm-kapitalizm, doğu-batı, kısıtlama-özgürlük zıtlıkları filme kendi ironilerini de vermiş. Alex’in küçük çocuklara sosyalist şarkılar söylemeleri için para vermesi bu ironinin en güzel örneklerinden biridir.

Good Bye Lenin!’in içimizi acıtan sahnelerinden biri de yine bu ostaljik yapıdan kaynaklanıyor ve bir nev-i amacına da ulaşıyor. “Sosyalistmiş gibi” yapma oyunu için en hevesli olanların filmin yaşlıları olduğunu görüyoruz. Zira onlar, sosyalist dönemde herkesin eşit pay edinmesinin verdiği rahatlıkla yaşarken, duvar yıkıldıktan sonra yaşlıları birer yük olarak gören kapitalizm tarafından dışlananlar ve çöpten yemek aramayı normal görmeye başlayanlar haline geliyor ve hatta yıllarca biriktirilen Markların tam da tedavülden kalktıktan 2 gün sonra ortaya çıkması sosyalist devrimin geç kalmışlığı ve sosyalizme bel bağlayanların umduğunu bulamayışı olarak yorumlanabilir.

Filmde sosyolojik bir bakış açısıyla seyretmeye çalışıldığında dikkat edilmesi gereken o kadar çok ayrıntı var ki, Yann Tiersen melodileriyle süslü bu keyifli film bir taraftan oldukça yorucu da olabiliyor. Alex batı tarafına geçtiğinde porno izleyen şaşkın“doğu”luların aslında o zamana kadar nasıl da cinsiyetsiz ve cinselliksiz gösterildiği, hatta Alex’in kendi annesinin sosyalistliğinin sebebini cinsel hayatının olmayışına bağlaması yine doğu-batı zıtlığına işaret eden bir detay.

Velhasıl, 2003 En İyi Avrupa Film Ödülü’ne de layık görülen Good Bye Lenin! pek çok seyircisi için de “tekrar tekrar izlenesi filmler listesi”ne üst sıralardan hızlı bir giriş yapmış gibi görünüyor.

, , , , , , , ,

1 comment

  1. Emrah ildiri

    10 kere, belki de daha fazla, kez izledigim bi filmi sanki hic izlememisim gibi hissetmeme neden olan cikarimlarda bulunmussunuz. Hayatimda okudugum en kotu film kotu film elestirilerinden bir tanesiydi. Arada cok iyi yakaladiginizi sandiginiz detaylari yanlis yorumlayarak siralamak bir elestiri yazisi yazmaya yetmiyor. Umarim ileride daha filme dair doyurucu nitelikte yazilar yazarsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir