Fargo (2014 – ): Anlamsız Kötülükten Akıllı Kötülüğe

Fargo (2014 – ): Anlamsız Kötülükten Akıllı Kötülüğe

Yazar Puanı3.5
  • Fargo, ortalama üstü sayılabilecek bir dizi olmasının yanında aslında seri katil dizi ekolünde çok farklı bir retorik geliştirmiyor. Fargo’yu farklı kılan tek öge, kara mizahın fazlasıyla abartılmış bir şekilde, özellikle başkarakterlerin bütün davranışlarına yedirilmiş olması. Bunu Coen kardeşler markasını da arkasına alarak yapınca etkisi olması gerekenden fazla oluyor belki de.
Share Button

Konuk Yazar: Engin Onuk

Fargo, Dexter’dan sonra patlama yapan, The Following, Hannibal ve True Detective gibi dizilerle devam eden seri katil dizi ekolünün halkalarından biri olarak okunabilir. Son senelerde, filmden diziye uyarlanan yapımların sayısında artış olduğu düşünülürse Hannibal ile, her sezon değişen senaryo ve oyuncular konseptinin yaygınlaşması düşünülürse de True Detective ile paralel değerlendirilebilir.

Coen kardeşlerin çektiği 1996 yapımı artık kült olarak kabul edilen filmle paralellikler taşıdığı gibi Coen’lerin yapımcılığını üstlendiği dizi, yadsınamayacak ölçüde belirli karşıtlıkları da içeriyor. Filmde yaratılan basit ve sıradan, zaman zaman komik ve absürt ama karanlık atmosfer, dizide de sürdürülmeye çalışılmış olmasına rağmen yarattığı etkinin abartıldığı kadar tatmin edici olmadığını teslim etmek gerek. Coen kardeşler stiline bağlı kalmak uğruna kara mizah kategorisiyle ayrışmamaya fazla özen gösterilmiş olması diziyi bazen zorlama olarak yorumlanabilecek noktalara sürüklemiş.

Minnesota’da gerçekleşen olaylardan uyarlandığı söylenen film referans noktası olarak 1987’yi gösterirken, dizi 2006 yılına işaret ediyor. Buna film vesilesiyle birçok yorum getirilmişti. Yabancılaştırma etkisi olarak okunabilir: Sunulan iş, en nihayetinde kurgusal bir ürün; izleyici kurgusal bir yapım izlediğini bilerek filmi ya da diziyi izliyor. Yapımlar, belgesel kategorisinde olmadığına göre, filmin ya da dizinin başında iddia edildiği gibi olaylar dizisinin nasıl gerçekleştiyse öyle anlatılma olasılığı yok, hatta gülünç bir ihtimal bu. Dolayısıyla bu açıklayıcı metnin izleyiciye kurgusal bir yapım izlediğini hatırlatmak için konulmuş bir ibare olduğunu söyleyebiliriz.

Genel olarak, filmde şiddetin mantıksızlığı, kötülüğün aptallığı gibi temalar işleniyordu. Çünkü filmde gösterilen hiçbir ölüm tasarlanarak gerçekleşmiyor, bütün cinayetler “kazara” işlenenlerden ibaret olduğu için herhangi bir mantık çerçevesine uymuyordu. Dizide ise bunun tam tersi olarak, Lorne Malvo’nun pratik ve muazzam zekâsı devreye giriyor; seri katil motifleri diziye yön verirken işlenen cinayetlerin arkasındaki akıl ve tasarım ister istemez izleyici gözünde hayranlık uyandırıyor. Tasarım ve tesadüf arasındaki bu tezat sanırım film ve dizi arasındaki en büyük farklılık diyebiliriz: Film şiddeti saçma ve anlamsız bir olgu olarak sunarken; dizi şiddeti kötücül ve akıllı bir tasarım olarak çiziyor. Akıllı kötülük, diğer seri katil dizilerinin de sergilemeye alışık olduğu bir motif olarak, Fargo’ya uyarlanmış diyebiliriz.

Dizi, Lester Nygaard adlı ezik, sürekli herkes tarafından aşağılanan, hayat sigortası şirketinde satış elemanı olarak çalışan başkarakterin hastanede tetikçilik yapan Lorne Malvo’yla tanışıp Malvo’nun lise arkadaşı Sam Hess’i öldürmeyi teklif etmesiyle gelişen olaylar zinciriyle gereğinden fazla hızlı bir başlangıç yapıyor. Daha ilk bölümde Sam Hess, Vern Thurman’ın Lorne Malvo tarafından; Lester’ın karısı Pearl’ün de Lester Nygaard tarafından öldürüldüğüne tanık oluyoruz. Dizi karakter değişiminin en net örneklerinden birisi olarak yorumlanabilir, bütün senaryo karakter değişimi üzerine sabitlenip kurgulanmış dersek, abartmış olmayız.

Lester’ı daha doğru düzgün tanıyamadan, karısını öldürdükten sonra geçirdiği muazzam değişimi izlemeye başlıyoruz. Filmdeki başkarakterimiz Jerry Lundeegard, herhangi bir değişim yaşamadan, ezik ve aşağılık haliyle kalan bir karakterdi. Film boyunca çevresindeki birçok kişi tarafından aşağılanmaya sesini çıkarmadan devam ediyordu. Dizide ise tam tersine, tetikçi Lorne Malvo’nun Lester’ın potansiyelini keşfetmesiyle ve Lester’ın karısını öldürmesiyle birlikte, Lester’ın etrafındaki insanların ona karşı olan saygısızlığı, yerini hayranlığa; kendisinin ezik ve oturmamış karakteri ise, yerini özgüvenle dolup taşan bir karaktere bırakıyor. Hayatı boyunca yaşadığı ezikliğin intikamını sonuna kadar alıyor. Jerry ile Lester çok benzer karakterler; ama Lester’ın çevresindeki herkes (karısı ve abisi dâhil) onu yerin dibine batırmak için yemin etmiş gibi dururken, Jerry’nin karısı gayet kibar, narin bir karakter olarak izleyicinin karşısına çıkıyordu. Filmde mevcut olan ögelerin, dizide çok daha abartılmış, dramatize edilmiş bir şekilde yeniden tasarlandığını görüyoruz.

Katil Lorne Malvo ise, bizatihi olarak değişken bir karakter olarak karşımıza çıkmıyor. Olaylara ve durumlara rahatlıkla uyum sağlayabilen, manipülasyon gücü fazlasıyla kuvvetli, kendisine kişilikler yaratan, bir seri katilin tipik özelliklerini taşıyan bir karakter olarak izliyoruz Malvo’yu. Filmdeki İsveçli katil Gaear Grimsrud ve Lorne Malvo arasında neredeyse hiçbir benzer yan yok. Grimsrud, kişiliği hakkında fazla bilgi sahibi olamayacağımız kadar donuk, hissiz ve tepkisiz bir karakterdi. Girift yapıya sahip bir karakter değildi; Malvo ise tipik seri katil modellerinden fazla etkilenilerek bir dizi için süreklilik arz etmesi açısından girift bir karakter olarak tasarlanmış. Bir anda bütün hayatını değiştirip kendisine yepyeni bir kimlik yaratabilecek nitelikte bir karakter olduğunu en net saçını beyaza boyayıp arkadaşlarıyla konuştuğu, profesyonel bir dişçi olduğunu anladığımız sahnede görüyoruz.

Diğer karakterlere baktığımızda çok sürpriz olan bir şeyle karşılaşmıyoruz. Molly Solverson, filmdeki Marge Gunderson’ın karşılığı olarak iyi ve akıllı polis görevini üstleniyor. Ona eşlik eden daha sonra kocası olacak Gus Grimly de Molly kadar akıllı gözükmese de niyeti iyi olan bir polis olarak portre ediliyor. Breaking Bad’den tanıdığımız Bob Odenkirk, yine benzer bir rolde korkak, öngörüsüz, aslında polislik becerilerinin hiçbirine sahip olmayan bir polis şefi olarak Bill Oswalt’ı canlandırıyor. Lester’ın polisin inanması için düzenlediği senaryoya aynı zamanda lise arkadaşı olmasının da etkisiyle Oswalt,  kolayca inanabiliyor. Dolayısıyla doğru suçluyu yakalayabilmekten aciz polis imajı akılsız bir polis şefine bağlanmış oluyor.

Fargo, ortalama üstü sayılabilecek bir dizi olmasının yanında aslında seri katil dizi ekolünde çok farklı bir retorik geliştirmiyor. Fargo’yu farklı kılan tek öge, kara mizahın fazlasıyla abartılmış bir şekilde, özellikle başkarakterlerin bütün davranışlarına yedirilmiş olması. Bunu Coen kardeşler markasını da arkasına alarak yapınca etkisi olması gerekenden fazla oluyor belki de.

Eylül ayında yayına girecek 2. sezonun ilk teaser’ında klasik karlı Fargo atmosferinin yanında sadece bir ağaçkakanı izliyoruz; açıklanan yeni kadrosunda Kirsten Dunst, Breaking Bad’den aşina olduğumuz Jesse Plemons ve Patrick Wilson gibi ekranların tanıdık yüzleriyle kalıcı ve gerçekten iyi ve farklı bir dizi olduğunu kanıtlayabilecek mi, zamanla göreceğiz.

twitter.com/OnukEngin

, , , , , , , , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir