2016 Yılının Vizyon Ötesi En İyi 15 Filmi

2016 Yılının Vizyon Ötesi En İyi 15 Filmi

Share Button

2016 yılı içerisinde festivallerde izleme imkanı bulduğumuz fakat henüz vizyona girmemiş filmler içerisinden oluşturduğumuz Cineritüel’in vizyon ötesi en iyi 15 film seçkisi:

1- American Honey – Andrea Arnold

Fransız Première dergisinin “Z Kuşağı için Easy Rider” olarak tanımladığı, Cannes’da çoğu eleştirmeni kendine hayran bırakan yeni Andrea Arnold harikası American Honey, günümüz Amerikan gençliğini en iyi anlatan filmlerden birisi. Aile içi şiddet ve yoksulluktan ibaret hayatını ani bir kararla geride bırakan 18 yaşındaki Star’ın, dergi aboneliği satan bir gruba eklenerek çıktığı uzun yolculuğu konu alan film; şahane bir soundtrack, müthiş bir görüntü yönetimi ve perdeden taşan inanılmaz bir enerjiyle soluksuz izleniyor. Filmin başrolünde, amatör oyuncu Sasha Lane parlarken, âşık olduğu Jake rolünde Shia LaBeouf da kariyerinin en iyi performansını sergiliyor.

american honey

2- Manchester By The Sea – Kenneth Lonergan

2017 Oscar sezonunun merakla beklenen filmlerinden Manchester By The Sea, Amerika’da bir sahil kasabasında yaşayan Chandler ailesinin duygu yüklü hikayesine odaklanıyor. Lee (Casey Affleck), apartman görevlisi olarak çalışan yalnız bir adamdır. Ağabeyinin ani ölümü üzerine, 16 yaşındaki yeğeni Patrick’in vasisi olma görevini üstlenir. Lee yeğeniyle beraber zor günlerin yaralarını sarmaya çabalarken, eski karısı Randi (Michelle Williams) ile yollarının ayrılmasına ve mutlu aile tablosunun ellerinden kayıp gitmesine neden olan trajik geçmişiyle de hesaplaşmak zorunda kalacaktır. Filmin yönetmenliğini “Gangs of New York” ve “Analyze This” gibi filmlerin senaristi olan Kenneth Lonergan üstleniyor.

Manchester By The Sea

3- Toni Erdmann – Maren Ade

Maren Ade’nin Cannes’da olay yaratan filmi Toni Erdmann, her anı sürprizlerle dolu, baştan sona delişmen ve izleyicinin son derece karmaşık ama bir o kadar da yoğun tepkilerle tanık olduğu bir sinema mucizesi. Winfried ya da “Toni Erdmann”, takma dişleriyle kapitalist dünyanın asık suratlılığına savaş açmış bir tür anarşist. Kızı Ines’i bu dünyanın pençesinden kurtarmaya çalışmak uğruna elinden geleni ardına koymayacağı da belli. Ines ailesinden uzakta, uluslararası bir firmanın Romanya şubesinde önemli bir pozisyonda çalışmakta ve gerçek bir işkolik. Winfried ansızın ziyaretine gelince Ines bir süre direnecek ama düzene ne kadar ait olmak istiyorsa, Winfried de ona o kadar engel olacaktır.

Toni Erdmann

4- Ah-ga-ssi / The Handmaiden – Park Chan-Wook

Güney Kore’nin yıldız yönetmeni Park Chan-wook, Hizmetçi’de şehvet, entrika ve cinsel gerilimle örülü göz alıcı bir öykü sunuyor. Cannes Film Festivali’nde yarışan, Chan-wook’un çektiği bu dönem filmi, 1930’larda Japon işgali altındaki Kore’de geçiyor. Sarah Waters’ın Türkçeye Ustaparmak adıyla kazandırılan The Fingersmith adlı romanından uyarlanan film, zengin genç bir Japon kadın, onu kandırıp zenginliğini ele geçirmeye çalışan Koreli bir adam ve adamın tuttuğu Koreli hizmetçi arasındaki entrika etrafında dönüyor. Hizmetçi’nin kusursuz senaryosu, Chan-wook’un yarattığı dünyanın parlak stili ve dahice bir yönetmenlikle, izleyiciyi çok katmanlı bir gerilime davet ederken, olay örgüsü gereği an be an değişen performansların kalitesi de seyirciyi kendine hayran bırakıyor. (Filmin Eleştirisi: The Handmaiden)

Ah-ga-ssi

5- Forushande / The Salesman – Asghar Farhadi

Oscar’lı Bir Ayrılık’ın yönetmeni Asghar Farhadi, Fransa’da çektiği Geçmiş’in ardından sarsıcı bir dramla yeniden ülkesine dönüyor. İran’da günümüzde geçen filmde Arthur Miller’ın Satıcının Ölümü oyununu sahneye koyan tiyatrocu çift Rana ve Emad, yeni bir eve taşınır. Rana, burada saldırıya uğrar. Emad, travmasını sessizce atlatmaya çalışan Rana’nın aksine intikam alma yolunu seçer. Farhadi’nin izleyiciyi girdap gibi içine çeken ve mükemmel işleyen senaryosu ve oyuncu kadrosunun kusursuz performansları, filme Cannes’da iki ödül ve bol övgü kazandırdı. İran sinemasının güçlü soluğu Ashgar Farhadi, ahlaki açılımları ve İran toplumuna getirdiği derin çözümlemelerle bir kez daha insan davranışlarının dehlizlerine iniyor.

The Salesman

6- Wild – Nicolette Krebitz

Gerek müzikleri gerekse stilize sahneleriyle özgün ve etkileyici bir atmosfere sahip olan Vahşi, risk almayı seven izleyiciler için biçilmiş kaftan. Ania´nın rutin hayatı bir gün işe giderken karşısına çıkan bir kurtla değişir. Genç kadın şehrin ortasında bir parkta karşılaştığı bu yırtıcı hayvanı giderek takıntı haline getirir. Önce kurtla iletişim kurmaya çalışır, daha sonraysa onu yakalayıp evine hapseder. Ania evini kurtla paylaşmaya başladıktan sonra giderek vahşileşir ve sosyal çevresinden uzaklaşmaya başlar. Nicolette Krebitz üçüncü uzun metrajlı filminde, modern toplum hayatının bizi özümüzden uzaklaştırdığına dair söyleme kışkırtıcı bir yorum getiriyor.

Wild - Nicolette Krebitz

7- Paterson – Jim Jarmusch

Jarmusch, izleyiciye çok sevdirdiği vampirlerden yeniden insanlara dönüyor, hem de ilk bakışta en sıradan olanlarına. Adı Paterson, New Jersey’de ne tesadüftür ki Paterson’da yaşıyor. Kullandığı otobüsün numarası 23; evet, kendisi de otobüs şoförü. Dinlemesini çok iyi bilir, fazla konuşmayı sevmez ama yazmak onun tutkusudur. Bir otobüs şoförü olmanın en iyi taraflarından birisi belki de budur; Paterson kendisiyle sık sık baş başa kalıp hep yanında tuttuğu not defterine şiirler yazar. Jarmusch, “şiirsel” sinemasını Paterson’da şiirin kendisiyle harmanlıyor ve izleyen herkesin tanışmaya bayılacağı bir karakter çıkarıyor karşımıza. (Filmin Eleştirisi: Paterson (2016): Kentin Şiir Hali)

Paterson - Jim Jarmusch

8- Under the Shadow – Babak Anvari

Sundance’teki prömiyerinin ardından IndieWire tarafından “Yılın ilk müthiş korku filmi” olarak tanımlanan Korkunun Gölgesi İran-Irak savaşı sırasında Tahran’da geçiyor. Filmin başkarakteri Shideh, kocası zorunlu görev için başka bir şehre gönderildiğinde, devam eden bombardımanların yol açtığı tehlikeye rağmen kızıyla beraber evlerinde kalmakta ısrar eder. Fakat insanların birer birer terk ettikleri apartmanda yalnız kalan anneyle kızı sadece savaş uçakları değil, bir hayalet de tehdit etmeye başlar. Gerçek ve fanteziyi ustalıkla harmanlayan bu yaratıcı korku filmi, eleştirmenlerce The Babadook ya da Karanlık Sular gibi çağdaş korku klasikleriyle karşılaştırılıyor. Korkunun Gölgesi, İngiltere’nin Oscar adayı olarak açıklandı.

Under-The-Shadow

9- Neruda – Pablo Larraín

Pablo Larrain’in, Şili’nin en meşhur şairinin hayatını ele alan bu filmi, aynı zamanda ülkenin en büyük filmcisi olan selefi Raoul Ruiz’e üstü kapalı bir saygı duruşu niteliğinde. Ruiz’in ucuz hafiyelik hikâyesi, iki başkahraman, hatta arka planda siyaset çarklarının unufak ettiği hayali soyutlama havası gibi biçimsel mecazlarına ve tematik saplantılarına başvuruyor. Başkan Videla 1948’de komünizme savaş açtığında saklanmak zorunda bırakılan solcu şair ve siyaset adamı Neruda’nın peşine takılan inatçı polis dedektifinin, onun uğradığı zulmü artıracak biçimde hem can düşmanı hem de kendi eserine dönüşmesiyle bu evham verici biyografik film, yaratıcı ruhun gücünün bir ispatı haline gelir.

Neruda - Pablo Larraín

10- Sieranevada – Cristi Puiu

Bay Lazarescu’nun Ölümü’yle tanınan Cristi Puiu’nun yönettiği Sieranevada, Romanya Yeni Dalgası’nın son dönemde en heyecan verici temsilcisi. Bu yılki Cannes yarışmasının favorilerinden biri olan film, izleyiciyi bir yas evinde toplanmış kalabalık bir aileyle baş başa bırakıyor. Komünist aile dostundan, komplo teorilerine inanan kuzene birçok aile ferdiyle geçirilen vakit, izleyiciye insanlık durumlarından Romanya’nın yakın dönem tarihine uzanan bir yolculuk hissi veriyor. Mizahın ihmal edilmediği bu dram, hemen hemen tek bir mekânda geçse bile sinemanın imkânlarının ne kadar geniş olduğunu hatırlatan modern bir başyapıt. Sieranevada, Romanya’nın Oscar adayı olarak açıklandı.

Sieranevada - Cristi Puiu

11- Swiss Army Man – Dan Kwan & Daniel Scheinert

Hank, düştüğü ıssız adada artık hiçbir kurtuluş şansının kalmadığına kanaat getirmiş ve hayatına son vermeye karar vermiştir. Artık pes edip kendini asmaya hazırlandığı anda, kıyıya vurmuş bir cesetle karşılaşır. Manny adını verdiği bu cesedin konuşabildiğini ve birtakım doğaüstü becerilere sahip olduğunu fark eder. Hank’in yalnızlığına son verecek olan bu mucize, onun bu adadan kurtulmasını da sağlayabilecek midir? Prömiyerini yaptığı Sundance Film Festivali’nde büyük bir coşkuyla karşılanıp yönetmen ödülünü kucaklayan Çakı Gibi, yılın en tuhaf, en komik ve en ilham verici filmlerinden biri. (Filmin Eleştirisi: Swiss Army Man (2016): Modern Aparatlar ve “İletişimin Yeniden Keşfi”)

Swiss Army Man

12- Goksung / The Wailing – Hong-Jin Na

Ölümcül Takip ve Ölüm Denizi ile tanıdığımız Hong-jin Na, yeni filmiyle korku türüne göz kırpıyor. Olaylar Kore’de Goksung isimli küçük kasabaya Japonca konuşan, yaşlı bir adamın gelişiyle başlar. Aynı dönemde kasabada kimi insanların saldırganlaşması, hatta cinayet işlemesiyle sonuçlanan vakalar görülür. Polis olayı araştırmaya çalışırken, durumu kasabaya gelen gizemli yabancıyla ilişkilendirenler de olur. Zamanla batıl inançlar ve paranoya, bilimsel araştırma yöntemlerinin önüne geçer. Komiser Jong-gu olayı çözmeye çalışırken, hem kendisini hem de ailesini kara büyü ve şamanların çevrelediği bir kâbusun içinde bulur. Korku sinemasının farklı alt türlerini ustalıkla birleştiren Kara Büyü, temposuyla izleyiciyi avucuna alıyor ve asla bırakmıyor.

Goksung - The Wailing

13- (M)uchenik / The Student – Kirill Serebrennikov

Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilen ve epey ses getiren Öğrenci, köktendincilik üzerine kışkırtıcı bir hikâye anlatıyor. Günümüz Rusya’sında geçen filmin merkezinde lise öğrencisi Venya yer alıyor. Delikanlı önce beden eğitimi derslerinde mayo giyilip yüzülmesine, bir sonraki gün cinsel eğitim dersine, daha sonra da evrim teorisinin müfredata dahil edilmesine karşı çıkıyor. Tek dayanağı, elinden eksik etmediği ve sürekli alıntıladığı İncil. Üstelik Venya şaşırtıcı derecede iyi bir vaiz ve etrafındaki hemen herkesi neredeyse ikna edecek gibi görünüyor, idealist biyoloji öğretmeni Elena hariç. Kirill Serebrennikov’un Marius von Mayenburg’un oyunundan senaryolaştırıp yönettiği Öğrenci, izleyiciyi huzursuz ederken düşünmeye çağıran, oldukça cesur bir film.

(M)uchenik - The Student - Kirill Serebrennikov

14- Hail, Caesar! – Ethan & Joel Coen

Kendilerine özgü hiciv yetenekleriyle ve incelikli filmleriyle sinema dünyasında kendilerine ayrı bir yer edinen Coen Kardeşler´in son filmi “Yüce Sezar!” bu yıl Berlin Film Festivali´nin açılış filmi oldu. Sinema tarihinin en eğlenceli Hollywood taşlamalarından biri olan bu filmin kahramanı Eddie Mannix, bir Hollywood stüdyosunda üst düzey yönetici. Ancak, zamanını idari kararlar almaktan çok, kendisiyle anlaşmalı olan yıldız oyuncuları karıştıkları skandallardan kurtarmakla geçiyor. Stüdyonun o ana kadarki en iddialı projesi olan tarihi epic Yüce Sezar!´ın çekimleri sırasında, filmin başrol oyuncusu kaçırılıyor ve işler iyice sarpa sarıyor. Her sahnesinde Coen Kardeşler´e özgü kara mizahı hissettiren bu film, zengin oyuncu kadrosuyla da dikkat çekiyor.

Hail, Caesar! – Ethan & Joel Coen

15- Juste La Fin Du Monde / It’s Only the End of the World – Xavier Dolan

Xavier Dolan’ın Cannes ödüllü (Ekümenik Jüri Ödülü) son filmi, Nathalie Baye ve Marion Cotillard başta olmak üzere, Fransız sinemasının güçlü isimlerini oyuncu kadrosunda bir araya getiriyor. Alt Tarafı Dünyanın Sonu, ailesinden uzaklaşmış, 30’larının ortasında bir yazarın sorunlu ailesiyle yüzleşmesini konu alıyor. Fransız yazar Jean-Luc Lagarce’ın 1990 tarihli aynı adlı tiyatro oyunundan uyarlanan filmin anti-kahramanı Louis, uzun yıllardır görüşmediği ailesini ziyarete gider. Amacı, onlara ölümcül bir hastalığını olduğunu söyleyip veda etmektir. Dolan’ın en olgun filmi olarak karşılanan ve Kanada’nın Oscar adayı olarak açıklanan Alt Tarafı Dünyanın Sonu, akıllardan çıkmayacak, güçlü bir melodram.

It’s Only the End of the World

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir